Üzülmeyin, her şey düzelecek.
- Don't worry, everything will be OK.
O her sabah koşmaya gider.
- He goes running every morning.
Yalnızca her birey ona karşı harekete geçmeye karar verirse, AIDS durdurulabilir.
- AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it.
Tom her birkaç günde bir buraya gelir.
- Tom comes here every few days.
Ben günaşırı onu ziyaret ederim.
- I visit him every other day.
O, günaşırı onu aradı.
- He called her every other day.
Bütün ülkeler, tüm sınırları içindeki insan grupların ecdat yadigar eserlerini koruma ve gelecek nesillere aktarma sorumluluğu var.
- All countries have a responsibility to preserve the ancestral relics of every people group within their borders, and to pass these on to the coming generations.
Bugün bütün sınıf burada.
- Everyone in the class is here today.
Öyle yapmak için her türlü nedeni vardı.
- He had every reason for doing so.
Mary'nin tatmin olmak için her türlü sebebi vardı.
- Mary had every reason to be satisfied.