How can I ever get there in time.
It was ever thus.
Why are you always so nice to everybody?
- Why are you always so nice to everyone?
Tom thinks women always tell their best friends everything.
- Tom thinks that women always tell their best friends everything.
Did I ever!.
This family empathy measure is highly related to ever use of birth control but not to any measure of continuous use.
He's back and better than ever.
Her zaman her şeyi düşünmemi bekleyemezsin.
- You can't expect me to always think of everything!
O şarkıyı duyduğum her zaman,lise günlerimi düşünürüm.
- Every time I hear that song, I think of my high school days.
Sanırım Beethoven, şimdiye kadar yaşamış en büyük besteci.
- I think Beethoven is the greatest composer who ever lived.
Küçük ev, şimdiye kadar tıpkı altındaki kadar iyi olmasına rağmen,eski püskü görünmeye başladı.
- The small house had come to look shabby, though it was just as good as ever underneath.
Tom asla Boston'u terk etmek istemiyor.
- Tom doesn't want to ever leave Boston.
Ben bir daha seni burada asla görmek istemiyorum.
- I never want to see you here ever again!
Hiçbir şey daima güvende değildir.
- Nothing is ever secure.
Hiç Kanada'ya gittin mi?
- Have you ever been to Canada?
Herkes bir aydır, ve hiç kimseye göstermediği karanlık bir yüzü vardır.
- Everyone is a moon, and has a dark side which he never shows to anybody.
Gelmiş geçmiş en büyük filozof kimdi?
- Who was the greatest philosopher that ever lived?
Gelmiş geçmiş en iyi grup olmak nasıl bir duygu?
- How does it feel to be the best band ever?
Herhangi bir zamanda şehre gelirseniz, beni görmeye gelin.
- If you ever come to town, come to see me.
Tom'u herhangi bir zamanda tekrar göreceğimizi düşünüyor musun?
- Do you think we'll ever see Tom again?
Eğer her kullanıcı Tatoeba'ya günde yirmi ilave yaparsa, Noel'e kadar bir milyon cümleye ulaşmak mümkün olabilir.
- If every user added twenty a day to Tatoeba, it might be possible to reach one million sentences by Christmas.
Eğer doğum sancıları insanların dediği kadar acı verseydi, herkesin sadece bir çocuğu olurdu.
- If labor pains would hurt so much as people say, everyone would only have one child!
Her on beş dakikada bir kez karıştırın.
- Stir once every fifteen minutes.
Onlar her ay bir kez maç izlemeye giderler.
- They go to watch a play once every month.
Çok param vardı ama hepsini harcadım.
- I had a lot of money, but spent everything.
Ne zaman bir kütüphane görsem; gönlümden hep gidip içindeki her şeyi okuyana kadar orada kalmak geçer.
- I never see a library without wishing I had time to go there and stay till I had read everything in it.
Her çocuk, hayatında bir babaya ya da bir baba figürüne ihtiyaç duyar.
- Every child needs a father or a father figure in their life.
Herkes hayatında yanlış şeyler yapar.
- Everyone does wrong things in their lives.
Şu ana kadar tattığım ilk Japon yemeği buydu.
- This was the first Japanese food I had ever tasted.
Şu ana kadar Muskogee'de bulundu mu?
- Ever been to Muskogee?