How can I ever get there in time.
It was ever thus.
Tom thinks women always tell their best friends everything.
- Tom thinks that women always tell their best friends everything.
Tom thinks that women always tell their best friends everything.
- Tom thinks women always tell their best friends everything.
Did I ever!.
This family empathy measure is highly related to ever use of birth control but not to any measure of continuous use.
He's back and better than ever.
Bütün dehasına rağmen, o her zaman olduğu kadar bilinmiyor.
- For all his genius, he is as unknown as ever.
O şarkıyı duyduğum her zaman,lise günlerimi düşünürüm.
- Every time I hear that song, I think of my high school days.
Kylie Minogue, şimdiye kadar duyduğum en iyi şarkıcıdır!
- Kylie Minogue is the best singer I've ever heard!
Küçük ev, şimdiye kadar tıpkı altındaki kadar iyi olmasına rağmen,eski püskü görünmeye başladı.
- The small house had come to look shabby, though it was just as good as ever underneath.
Tom asla Boston'u terk etmek istemiyor.
- Tom doesn't want to ever leave Boston.
Onu asla tekrar görmek istemiyorum.
- I don't ever want to see him again.
Hiçbir şey daima güvende değildir.
- Nothing is ever secure.
Hiç Kanada'ya gittin mi?
- Have you ever been to Canada?
Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
- Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
O gelmiş geçmiş en tehlikeli adam.
- He's the most dangerous man who ever lived.
O gelmiş geçmiş en cesur askerdir.
- He is the bravest soldier that ever lived.
Herhangi bir zamanda Japonya'ya gelirsen, beni görmeye gel.
- If you are ever in Japan, come and see me.
Tom'un niçin Mary ile herhangi bir zamanda evlenmek istediğini merak ediyorum.
- I wonder why Tom ever wanted to marry Mary.
Eğer doğum sancıları insanların dediği kadar acı verseydi, herkesin sadece bir çocuğu olurdu.
- If labor pains would hurt so much as people say, everyone would only have one child!
Eğer kenara çekilirsen, herkes için yer olur.
- If you would move over, there would be room for everyone.
Ebeveynlerime en az her üç ayda bir kez onları ziyaret edeceğime söz verdim.
- I promised my parents I would visit them at least once every three months.
Biz her iki haftada bir kez tiyatroya gideriz.
- We go to the theater once every two weeks.
Neden hep Wall Street'te çalışmak istersin?
- Why would you ever want to work on Wall Street?
Hepinize teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim.
- Thank you, everybody. Thank you so much.
Her çocuk, hayatında bir babaya ya da bir baba figürüne ihtiyaç duyar.
- Every child needs a father or a father figure in their life.
Herkes hayatında yanlış şeyler yapar.
- Everyone does wrong things in their lives.
Şu ana kadar tattığım ilk Japon yemeği buydu.
- This was the first Japanese food I had ever tasted.
Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen.
- All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive.