even; used emphatically

listen to the pronunciation of even; used emphatically
الإنجليزية - التركية

تعريف even; used emphatically في الإنجليزية التركية القاموس.

yet
henüz

O zaman, Meksika henüz İspanya'dan bağımsız değildi. - At that time, Mexico was not yet independent of Spain.

Romanın son sayfasını henüz okumadım. - I haven't read the final page of the novel yet.

yet
sonunda

Sonunda soğuk algınlığın bitti mi? - Are you over your cold yet?

Sonunda gerçeği öğrenecek. - He is yet to know the truth.

yet
conj. yine de
yet
şimdi

Şimdi vardım. Valizimi bile henüz boşaltmadım. - I've just arrived. I haven't even emptied my suitcases yet.

Şimdilik her şey yolunda gidiyor. - As yet, everything has been going well.

yet
şu anda

Elvis'in şu anda yaşadığına inanıyorum. - I believe Elvis yet lives.

Şu anda hiç planın var mı? - Do you have any plans yet?

yet
oysaki
yet
daha

Tepenin üstüne ulaştığımızda rüzgar daha da sert esti. - The wind blew harder yet when we reached the top of the hill.

Daha bir şey görmedin ki. - You ain't seen nothing yet.

yet
şu tapta
yet
aynı zamanda
yet
yine de

Yine de ona pişman olacaksın. - You will yet regret it.

Güneş parlıyordu, yine de hava soğuktu. - The sun was shining, yet it was cold.

yet
bununla beraber
yet
ama

Uzun süredir Fransızca öğreniyorum ama henüz akıcı değilim. - I've been studying French for a long time, but I'm not yet fluent.

Bay Saito'yu simaen biliyorum ama henüz onunla tanışmadım. - I know Mr. Saito by sight, but I haven't met him yet.

yet
ve yine
yet
(zarf) hâlâ, henüz, daha, şimdiye kadar, şimdiye dek, sonunda, hatta, yine de
yet
derhal
yet
ancak

Richter ölçeğine göre büyüklüğü 5.0'ı aşan beş sarsıntı sadece bu hafta Japonya sarstı, ancak bilim adamları beklenen en büyük artçının henüz vurmadığı konusunda uyarıyorlar. - Five tremors in excess of magnitude 5.0 on the Richter scale have shaken Japan just this week, but scientists are warning that the largest expected aftershock has yet to hit.

Ülke bölünür ancak dağlar ve ırmaklar vardır. - The country is divided, yet there are mountains and rivers.

yet
not as yet henüz değil
yet
daha; henüz; hâlâ: They haven't come yet. Daha gelmediler. "Can I come in?" "Not yet." "Girebilir miyim?" "Henüz değil." I have yet to
yet
(bağlaç) yine de, ama, ancak, buna rağmen, oysa
الإنجليزية - الإنجليزية
yet
even; used emphatically
المفضلات