Hesabı eşit olarak bölüşürler.
- They split the bill evenly.
Sana bir dolar ödersem, eşit oluruz.
- If I pay you a dollar, we'll be even.
Tek bir kelime bile etmeden ayrıldı.
- She left without saying even a single word.
O, tatili sırasında bile asla çevrimiçi değil.
- She is never online, even during her vacation.
Ben en küçük ayrıntıları bile düzelttim.
- I corrected even the smallest details.
Tom etkinliği düzenledi.
- Tom organized the event.
Biz sıkı çalışmamıza rağmen, Jane'i yenemedik.
- Even though we tried hard, we couldn't beat Jane.
Tom yüksek proteinli olmalarına rağmen solucanları yemek istemiyordu.
- Tom didn't want to eat the worms even though they were high in protein.
Tom bir çift yeni ayakkabıyı bile satın almayı göze alamıyor.
- Tom can't even afford to buy a new pair of shoes.
Cesar Chavez çiftlik sahipleri ve onların destekçileri bazen şiddet kullansalar bile greve katılanların sessiz kalmalarını istedi.
- Cesar Chavez asked that strikers remain non-violent even though farm owners and their supporters sometimes used violence.
Tarafsızlık bile taraflıdır.
- Even impartiality is partial.
Tom, baskı altındayken bile soğukkanlı, sakin ve aklı başında.
- Tom's cool, calm, and collected, even under pressure.
Rüzgar akşam sakinleşti.
- The wind calmed down in the evening.
Eski şirketi ona kazık attı. Fakat onun kötü şansını iyiye çevirmesine ve kendi işinde daha da iyisini yapmasına hayranım.
- His old company gave him the shaft. But I admire the way he turned bad luck into good and did even better with his own business.
Şimdi sizi daha da çok seviyorum arkadaşlar!
- Now I love you guys even more!
Kendi anadilini bile doğru düzgün kullanamayan insanları görmek çok üzücü.
- It is rather sad to see people who can't even use their mother tongue correctly.
Binlerce insan Bhopal Gaz Trajedisi'nde hayatlarını kaybetti ve bugün bile yüzlerce, hatta binlerce insan hâlâ zehirli gazın kötü etkilerinden muzdariptir.
- Thousands of people lost their lives in the Bhopal Gas Tragedy, and even today hundreds of thousands of people still suffer from the ill-effects of the poisonous gas.
Hatta babama karşı onu destekledim.
- I supported her even against my father.
Tom ve Mary aynı şeyler hakkında bile konuşuyorlar.
- Tom and Mary even talk about the same things.
Mary sadece Tom'un arkadaşı olduğunu değil aynı zamanda onu tanıdığını bile reddetti.
- Mary not only denied that she was Tom's friend, but that she even knew him.
Seni neredeyse hiç tanımıyorum.
- I hardly even know you.
Tom neredeyse her akşam evdedir.
- Tom is at home almost every evening.
Tom bir bağış toplama etkinliği düzenliyor.
- Tom is organizing a fundraising event.
Tom her akşam düzenli olarak beni arıyor.
- Tom has been calling me regularly every evening.
Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Tom'u tamamıyla hatırlıyor musun?
- Do you even remember Tom?
Tom'un neye benzediğini dahi hatırlamıyorum.
- I don't even remember what Tom looked like.
Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
- Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
Olaylar tam onun tahmin ettiği gibi meydana geldi.
- The events unfolded just as she predicted.
Tom'u tamamıyla hatırlıyor musun?
- Do you even remember Tom?
Olayların bu açıklaması tamamen abartılmış, üstelik doğru olsa bile.
- This description of events is completely exaggerated, even if it's essentially true.
Tom oldukça faydalı, üstelik hoşgörülü.
- Tom is quite helpful, indulgent even.
Yine de... bana tokat atmak zorunda değildi!
- Even so ... she didn't have to slap me!
Buraya dün akşam altıda geldik.
- We arrived here at six yesterday evening.
Dün akşam iyi bir vakit geçirdim.
- I had a good time last evening.
Hava kötü olduğu halde geldi.
- He came even though the weather was bad.
Şarap çok pahalıydı, buna rağmen onu satın almak istedi.
- The wine was very expensive, but even so he wanted to buy it.
Kendisi polis olmasına rağmen hırsızlardan korkuyor.
- Even though he's a policeman, he's afraid of thieves.
O, çok yaşlı olmasına rağmen, o sağlıklıdır.
- Even though he's very old, he's healthy.
Sen onun olanaksız olduğunu biliyordun ve o zaman bile denedin.
- You knew it was impossible and even then, you tried.
Özür diledim fakat o zaman bile benimle konuşmadı.
- I apologized, but even then she wouldn't speak to me.
O, meşgul olsa bile gelecek.
- Even if he is busy, he will come.
Bu bölgenin köyleri yok edilmiş olsa bile isimleri tarihten asla silinmeyecektir.
- Even if the villages of this region have been destroyed, their names will never be erased from history.
Bunu sevmesen bile, yemelisin.
- Even though you don't like this, you must eat it.
Tom gerçekten ilgilenmiş olsa bile Mary'nin geçmişiyle ilgilenmediğini söyledi.
- Tom said he didn't care about Mary's past even though he really did.
İki, dört, altı ve sekiz çift sayıdırlar.
- Two, four, six and eight are even numbers.
Her çift sayı iki asal sayının toplamıdır.
- Every even number is the sum of two primes.
Ders başladıktan sonra bile arkadaşıyla konuşmaya devam etti.
- She went on talking to her friend even after the class began.
Ben yatmaya gittikten sonra bile, salondaki seslerin farkındaydım.
- Even after I went to bed, I was conscious of the voices in the parlor.
Hatta Tom Fransızca öğrenmekle biraz ilgileniyor.
- Even Tom is a little interested in learning French.
Binlerce insan Bhopal Gaz Trajedisi'nde hayatlarını kaybetti ve bugün bile yüzlerce, hatta binlerce insan hâlâ zehirli gazın kötü etkilerinden muzdariptir.
- Thousands of people lost their lives in the Bhopal Gas Tragedy, and even today hundreds of thousands of people still suffer from the ill-effects of the poisonous gas.
Nanotubes glow, even within biological cells.*Increases in body mass index, even within non-obese levels, raise the risk for Type 2 diabetes mellitus: a follow-up study in a Japanese population. *Cognitive scores, even within the normal range, predict dea.
Kayboldum ve daha da kötüsü, sonra yağmur yağmaya başladı.
- I got lost, and to make it even worse, it then began to rain.
O daha önce olduğundan daha da kötü.
- It's even worse than it was before.
Hesabı eşit olarak bölüşürler.
- They split the bill evenly.
Biz parayı üçümüz arasında eşit olarak paylaştık.
- We shared the money evenly among the three of us.
Tom yüksek proteinli olmalarına rağmen solucanları yemek istemiyordu.
- Tom didn't want to eat the worms even though they were high in protein.
Ben garip bir şey olduğunu hissetmiş olmama rağmen, ben sadece onun ne olduğunu bilmiyordum.
- Even though I felt that there was something strange, I just didn't know what it was.
Yağmur yağsa bile golf oynayacak.
- He'll play golf even if it rains.
Evim yansa bile kısa sürede söndürülürdü.
- Even if my house catches fire it would soon be put out.
Cuma akşamları, deniz aşırı ülkelerde eşleriyle birlikte çalışan bir grubumuz Chuck's Bar and Grill'de buluşurlar.
- On Friday evenings, a group of us with spouses working overseas meet at Chuck's Bar and Grill.
Akşamları Tom'la geçiriyorum.
- I've been spending evenings with Tom.
He looked at her evenly.
Daha da iyi yapabileceğine eminim.
- I'm sure you can do even better.
Eski şirketi ona kazık attı. Fakat onun kötü şansını iyiye çevirmesine ve kendi işinde daha da iyisini yapmasına hayranım.
- His old company gave him the shaft. But I admire the way he turned bad luck into good and did even better with his own business.
Öyle olsa bile, sen bir insansın.
- Even so, you are a human.
Öyle olsa bile, Dünya hareket ediyor!
- Even so, the Earth moves!
Biraz soğuk olsa bile yüzmeye gidelim.
- Even though it's a bit cold, let's go swimming.
Küçük olsa bile hala harika bir arabadır.
- Even though it's small, it's still a great car.
Bu, isteğe bağlı olsa da hala ev ödevini yapman gerekiyor.
- Even though it's optional, you should still do the homework.
Komşum olsa da onu iyi tanımıyordum.
- Even though he is my neighbour, I did not know him well.
When the even was come they brought unto him many that were possessed with devylles .
I'm at home every evening.
- I am at home every evening.
It isn't going to rain this evening.
- It is not going to rain this evening.
Four, fourteen and forty are even numbers.
I was strong before; but now I am even stronger.
We need to even this playing field; the west goal is too low.
Clear out those rocks. The surface must be even.
He put me on the scale in my underwear and socks: 82 pounds. I left, humming all day long, remembering that once upon a time my ideal weight had been 84, and now I'd even beaten that. I decided 80 was a better number, a nice even number to be.
Despite her fear, she spoke in an even voice.
The distribution of food must be even.
This is my commandment, that ye love one another, even as I have loved you.
That was before I was even born.
There is no doubt in my mind that the introduction of bag searches—even though it’s random, even though it’s not 100 percent—dramatically improves the security posture of this huge, sprawling subway system, which I believe is a top-tier target of Al Qaeda right now, even as we speak,” said the police official, Michael A. Sheehan.
It's even money that it will rain today.
He made two piles of clothes even steven and let me pick which one I wanted.
She left him, even though she still loved him.
The questioners are not even-handed in dealing with the candidates.
Spread the icing evenly over the cake.
To avoid arguments, he divided the sweets evenly between his two children.
It is not going to rain this evening.
- It isn't going to rain this evening.
The wind calmed down in the evening.
- The wind died down by the evening.
We are usually at home in the evening.
- We're usually at home in the evening.
It is not going to rain this evening.
- It isn't going to rain this evening.
... and I haven't even mentioned search and ads. ...
... get that done. He hasn't even made a proposal on either one. ...