ev

listen to the pronunciation of ev
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Şek, tahayyür, ibham, istisnâ, şart, teb'iz için kullanılan harf-i atıf. "yahut, veya, meğer ki, bel, belki ister" gibi kelimelerle türkçeye terceme edilebilir
dar (IV)
beyit
dar
(Hukuk) BEYT
ocak
Pozlandırma değeri
Herhangi bir yerde toplumsal, kültürel, ekonomik yönlerden tanıtma görevini üstlenen veya belli alanlarda olan kişilerin toplanıp toplumsal ilişkilerini sürdürmelerini sağlayan kuruluş
Meridyenle ufkun yaptığı açının üçte biri
Evin iç düzeni, eşyası vb
Bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığı yer, konut
Aile. Soy, nesil
Evin iç düzeni, eşyası vb. İçinde bir iş görülen veya bazen belirli bir amaçla kullanılan yer
Aile
Bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığı yer, konut: "Ana oğul, yeni kiraladıkları eve bir pazar günü taşındılar."- N. Cumalı
İçinde bir iş görülen veya bazen belirli bir amaçla kullanılan yer
Arabalarda yük konulan yer
Yalnız bir ailenin oturabileceği biçimde yapılmış yapı
Soy, nesil
(Osmanlı Dönemi) hâne
Ev hanımı
keyvani
ev ekonomisi
Evin bakımı, geçimi ve yaşayışı ile ilgili bilim dalı
ev işi
Evdekilerin ev içindeki ihtiyaçlarını sağlayan işler
ev sahibi
Evi veya konutu yasalara göre tasarrufu altında bulunduran, evin sahibi olan kimse, mülk sahibi
ev yemeği
Evde yapılan yemek
الكردية - التركية
bu
الإنجليزية - الإنجليزية
electronvolt, alternative spelling electron volt
Electron volt
the energy needed to move one electron through a potential of one volt
TOP Exposure Value; A number that represents available combinations of shutter speed and aperture offering the same exposure effect when scene brightness remains the same Each EV number can be applied to various shutter speed and aperture combinations
Extravehicular
ALTERNATE MODE CAMPAIGN - Use of multiple pieces or methods as a marketing effort (posters, flyers, table tents, checkstuffers) to promote awareness of all alternate modes of travel Electronic methods must be documented (Single mode campaigns are under SC, VC, WB, WS )
a unit of energy equal to the work done by an electron accelerated through a potential difference of 1 volt
Short form term for an Electric Vehicle
Electric Vehicle or Environmental Vehicle A vehicle powered by electricity or a fuel other than gasoline
change of potential energy experienced by an electron moving from a place where the potential has a value of V to a place where it has a value of +1 volt (Physics)
Earned Value
Abbreviation for Electric Vehicle
The basic unit of energy used in high energy physics It is the energy gained by one electron when it moves through a potential difference of one volt By definition an eV is equivalent to 1 6 x 10-19 joules This is a very small amount of energy and the more commonly used multiples are MeV (million eV), GeV (billion eV or giga-electronvolt) and TeV (trillion eV)
An electrically powered vehicle Usually incorporating an electric motor powered by a massive battery pack, Evs are limited in their mileage range because of the limitations of present battery technology
The energy gained by an electron which accelerates through a potential difference of one volt
Vehicle powered by electric motor(s) rather than by an internal combustion engine Most common source of electricity is chemical storage batteries
التركية - الإنجليزية
{i} home
{i} house
{i} place
residence
{s} domestic
{i} housing
(Argo) unit
(Latin) domus
(Bilgisayar) homeowner's
private house
habitation
dwelling place
door
pad
domicile
roof
hause
club, center, social hall
dwelling house
house, domicile, abode, habitation, place, dwelling; home; household, family; domestic
accommodation unit
house, commercial establishment
crib
house, home, dwelling
hangout
domicil
household
institution, house, home
inhabitation
family, household
rooms
settlement
dwelling
abode
be abroad
ev sahibi
host

Spain is the host country for the Olympics in 1992. - Olimpiyatların ev sahibi ülkesi 1992'de İspanya'dır.

After a hearty dinner, Willie thanked the host. - Doyurucu bir akşam yemeğinden sonra, Willie ev sahibine teşekkür etti.

ev hanımı
housewife

George? said the housewife. Who's George? - George? dedi ev hanımı. George kim?

The worried housewife heard the telephone ring and quickly picked up the receiver. - Endişeli ev hanımı telefonun zilini duydu ve hemen ahizeyi kaldırdı.

ev sahibi
landlord

They say the landlord used to be well off. - Dediklerine göre ev sahibinin zamanında hali vakti yerindeymiş.

Why did my sixty-year-old landlord buy a trampoline? - Altmış yaşındaki ev sahibim niye bir trambolin aldı?

ev içi
{s} indoor
ev işleri
chores

I've got some chores to do. - Yapacak bazı ev işlerim var.

I'm done with my chores. - Ev işlerini bitirdim.

Ev ödevi
homework assignment
ev sahibi
1. host. 2. landlord
ev sahibi
householder
ev sahipliği yapmak
(Kanun) host

The Johnsons are very sociable people, who enjoy hosting parties often. - Johnsonlar çok sosyal insanlardır, onlar partilere sık sık ev sahipliği yapmaktan hoşlanırlar.

Tom is the host of a home improvement show. - Tom bir ev geliştirme gösterisinin ev sahipliği yapmaktadır.

ev ödevi
{i} homework

I am doing my homework. - Ev ödevimi yapıyorum.

The math homework proved to be easier than I had expected. - Matematik ev ödevi beklediğimden daha kolay çıktı.

ev aletleri
domestic appliances
ev arkadaşı
roomie
ev ekonomisi
(Tarım) husbandry
ev işi
home labor
ev işi
domestic work
ev işleri
(Politika, Siyaset) housing
ev sahipliği yapmak
receive
ev telefonu
(Bilgisayar) home telephone
ev telefonu
(Bilgisayar) homephone
ev telefonu
(Bilgisayar) home_phone

My home phone number is, area code two-oh-one, one-two-three, four-five-six-seven. - Ev telefonumun numarası, alan kodu iki sıfır bir, bir iki üç dört beş altı yedi.

Dan's home phone was tapped by police. - Dan'ın ev telefonuna polis tarafından kaçak hat çekildi.

ev telefonu
(Bilgisayar) home telephone number
ev telefonu
(Bilgisayar) home phone

Dan's home phone was tapped by police. - Dan'ın ev telefonuna polis tarafından kaçak hat çekildi.

What's your home phone number? - Senin ev telefonu numaran nedir?

ev bilimi
domestic science
ev ekonomisi
home economics

Both boys and girls should take home economics. - Hem erkekler hem de kızlar ev ekonomisi almalılar.

ev hırsızlığı
housebreaking
ev hırsızlığı
breaking and entering
ev içinde
indoors
ev işleri
menage
ev kedisi
house cat
ev köpeği
domestic dog
ev köpeği
house dog
ev sahibi
homeowner

Fifty-eight percent of the French are homeowners. - Fransızların yüzde seksen beşi ev sahibidir.

The angry homeowner wanted his house repainted. - Kızgın ev sahibi evini yeniden boyatmak istedi.

ev ödevi
school assignment
ev sahibi
home owner
Ev hanımı
house wife
Ev işleri
house chores
Evler
terraced houses
ev aletleri
household utensils
ev hanımı
hauswife

1 am a hauswife.

ev kedisi
domestic cat
ev sahibi
landlady
ev sahibi
house holder
evler
homes

The homes on the coast are very expensive. - Kıyıdaki evler çok pahalı.

They were free to return to their homes. - Evlerine dönmek için özgürdüler.

evler
houses

That architect builds very modern houses. - O mimar çok modern evler inşa ediyor.

The houses and cars looked tiny from the sky. - Evler ve arabalar gökyüzünden küçücük görünüyorlardı.

ev aletleri
(Hukuk) household appliances
ev arkadaşı
housemate

I'm excited for my housemate's birthday party tomorrow. - Ev arkadaşımın doğum günü partisi yarın olduğu için heyecanlıyım.

ev ekonomisi
domestic economy
ev işi
housework

I need someone to help me with housework. - Ev işinde bana yardım edecek birine ihtiyacım var.

The time women spend doing housework is now a lot less than it used to be. - Kadınların ev işi yaparak harcadığı zaman şimdi eskisinden çok daha azdır.

ev işi
char
ev işleri
(Hukuk) home affairs
ev kedisi
tabby
ev köpeği
pet dog
ev sahibi
a) host b) landlord
ev sahipliği yapmak
to host
ev telefonu
housephone
ev yemeği
homemade food
ev ödevi
homework, prep
ev ödevi
prep

After all, you had homework to prepare. - Ayrıca hazırlayacak ev ödevin vardı.

ev ödevi
home work
ev ödevi
{i} assignment

Chris got a very good grade on that difficult homework assignment. - Chris o zor ev ödevinden çok iyi bir not aldı.

Tom doesn't know what the homework assignment is. - Tom ev ödevinin ne olduğunu bilmiyor.

evler
housing