Do you think you have to be able to pass for a native speaker to be an effective spy?
- Yerli bir konuşmacı olmana rağmen etkili bir casus olmak için sınavı geçebilmek zorunda olduğunu düşünüyor musun?
The uncertainty about the weather has had a definite effect upon the Englishman's character.
- Hava hakkındaki belirsizlik İngilizlerin karakterlerinde belirli bir etkiye sahiptir.
I think that our living together has influenced your habits.
- Sanırım birlikte yaşamamız alışkanlıklarını etkiledi.
That type of temple influenced all of the Middle East, mainly Egypt.
- O tür tapınak bütün Orta Doğuyu, özellikle Mısır'ı etkiledi.
He made a good impression.
- O iyi bir etki yaptı.
Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity.
- Bugünün Pekin'i bende çok derin bir etki bıraktı ve merakımı uyandırdı.
It is not my purpose to investigate the impact of Emmet's theory on biology.
- Amacım Emmet'in teorisinin biyolojiye olan etkisini araştırmak değildir.
The impact of science on society is great.
- Toplum üzerinde bilimin etkisi büyüktür.
I don't think you understand the repercussions your actions have caused.
- Hareketlerinin neden olduğu etkileri anladığını sanmıyorum.
The government's actions were condemned worldwide.
- Hükümetin etkinlikleri dünya çapında kınandı.
The problem affects the prestige of our school.
- Sorun bizim okulun prestiji etkiler.
The event affected his future.
- Olay onun geleceğini etkiledi.
Persuasion is often more effectual than force.
- İkna genellikle zorlamaktan daha etkilidir.
Many fear that cuts in the defense budget will undermine the military's effectiveness.
- Birçokları, savunma bütçesindeki kesintilerin ordunun etkinliğini baltalayacağından korkuyorlar.
What activity do you spend most of your time doing?
- Zamanının çoğunu hangi etkinliği yaparak geçirirsin?
What's your favorite activity?
- Senin gözde etkinliğin nedir?
I don't think you understand the repercussions your actions have caused.
- Hareketlerinin neden olduğu etkileri anladığını sanmıyorum.
No one correctly predicted the repercussions of these policies.
- Hiç kimse bu politikaların etkilerini doğru bir şekilde öngöremedi.
Tom sounds impressed.
- Tom etkilenmiş görünüyor.
The bus driver was not impressed when Tom pulled out a $50 note to pay his fare.
- Otobüs şoförü, Tom'un bilet ücreti için elli dolar uzatmasından etkilenmedi.
Stress balls are very effective.
- Stres topları çok etkilidir.
Tom's stressful job is having a detrimental effect on his health.
- Tom'un stresli işi sağlığı üzerinde zararlı bir etkiye sahiptir.
The stock market crash of October 1987 in New York is still vividly remembered.
- New York'ta Ekim 1987 borsa krizi hâlâ etkili bir şekilde hatırlanmaktadır.
What's your favorite winter activity?
- Favori kış etkinliğin nedir?
Exporting is a commercial activity which transcends borders.
- İhracaat sınırları aşan ticari bir etkinliktir.
Mrs. Tanaka, the new teacher, is offering Japanese as an extra curricular activity twice a week to interested students.
- Bayan Tanaka, yeni öğretmen, Japoncayı haftada iki kez ilgili öğrencilerine müfredat dışı etkinlik olarak öneriyor.
We want to make learning effective, interesting, and fascinating.
- Biz öğrenmeyi, etkili, ilginç ve etkileyici yapmak istiyoruz.
I was deeply impressed by the scenery.
- Manzaradan derinden etkilendim.
I was impressed by the general knowledge of Japanese students.
- Japon öğrencilerinin genel kültür bilgisinden etkilendim.
Nancy has a hold on her husband.
- Nancy'nin kocası üzerinde bir etkisi var.
Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain.
- Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.