etkileri

listen to the pronunciation of etkileri
التركية - الإنجليزية
ımplıcatıons
effects of
etki
effect

He could not take effective measures. - O etkin önlemler alamadı.

The uncertainty about the weather has had a definite effect upon the Englishman's character. - Hava hakkındaki belirsizlik İngilizlerin karakterlerinde belirli bir etkiye sahiptir.

etki
influence

I think that our living together has influenced your habits. - Sanırım birlikte yaşamamız senin alışkanlıklarını etkiledi.

That was probably what influenced their decision. - Onların kararını etkileyen muhtemelen oydu.

etki
impression

Tom made quite an impression on Mary. - Tom Mary'yi epeyce etkiledi.

I was young and impressionable at that time. - O zamanlar genç ve kolay etkilenendim.

etki
impact

It is not my purpose to investigate the impact of Emmet's theory on biology. - Amacım Emmet'in teorisinin biyolojiye olan etkisini araştırmak değildir.

They have no impact on the environment. - Onların çevre üzerinde herhangi bir etkisi yok.

etki
{i} action

The government's actions were condemned worldwide. - Hükümetin etkinlikleri dünya çapında kınandı.

I don't think you understand the repercussions your actions have caused. - Hareketlerinin neden olduğu etkileri anladığını sanmıyorum.

etki
affect

Most living creatures in the sea are affected by pollution. - Denizde yaşayan canlıların çoğu, kirlilikten etkilenir.

The event affected his future. - Olay onun geleceğini etkiledi.

etki
force

Persuasion is often more effectual than force. - İkna genellikle zorlamaktan daha etkilidir.

etki
{i} bearing
etki
{i} purchase
etki
{i} effectiveness

Many fear that cuts in the defense budget will undermine the military's effectiveness. - Birçokları, savunma bütçesindeki kesintilerin ordunun etkinliğini baltalayacağından korkuyorlar.

etki
act on
etki
incidence
avrupa etkileri
european influences
etki
(Kimya) act upon
etki
(Gıda) stimulant
etki
impulse
etki
(İnşaat) bias
etki
(İnşaat) exposure
etki
(Ticaret) personal power
etki
act

What's your favorite summer activity? - Favori yaz etkinliğin nedir?

Exporting is a commercial activity which transcends borders. - İhracaat sınırları aşan ticari bir etkinliktir.

etki
repercussion

I don't think you understand the repercussions your actions have caused. - Hareketlerinin neden olduğu etkileri anladığını sanmıyorum.

No one correctly predicted the repercussions of these policies. - Hiç kimse bu politikaların etkilerini doğru bir şekilde öngöremedi.

etki
penetration
etki
{i} virtue
etki
sound

Tom sounds impressed. - Tom etkilenmiş görünüyor.

etki
pull

The bus driver was not impressed when Tom pulled out a $50 note to pay his fare. - Otobüs şoförü, Tom'un bilet ücreti için elli dolar uzatmasından etkilenmedi.

etki
punch
etki
power
etki
stress

Tom's stressful job is having a detrimental effect on his health. - Tom'un stresli işi sağlığı üzerinde zararlı bir etkiye sahiptir.

Stress can have an enormous negative impact on your health. - Stresin sağlığınız üzerinde çok büyük olumsuz etkisi olabilir.

etki
mark

The stock market crash of October 1987 in New York is still vividly remembered. - New York'ta Ekim 1987 borsa krizi hâlâ etkili bir şekilde hatırlanmaktadır.

etki
ring
etki
{i} reflection
etki
domain of
etki
activity

Exporting is a commercial activity which transcends borders. - İhracaat sınırları aşan ticari bir etkinliktir.

What's your favorite winter activity? - Favori kış etkinliğin nedir?

Kademe 3; elektromanyetik ortam etkileri
(Askeri) Echelon 3; electromagnetic environmental effects
antlaşmaların hukuksal etkileri
(Hukuk) legal effects of treaties
antlaşmaların ülkesel etkileri
(Hukuk) territorial effect of treaties
coriolis etkileri
(Havacılık) coriolis effects
deprem etkileri
erthquake effects
elektromanyetik radyasyonun olumsuz etkileri; elektromanyetik radyasyonun ordu d
(Askeri) electromagnetic radiation hazards; hazards of electromagnetic radiation to ordnance
elektromanyetik radyasyonun personele olumsuz etkileri
(Askeri) hazards of electromagnetic radiation to personnel
elektromanyetik radyasyonun yakıta olan olumsuz etkileri
(Askeri) hazards of electromagnetic radiation to fuel
elektronik üzerindeki geçici radyasyon etkileri
(Askeri) transient radiation effects on electronics
etki
efficacy
etki
effect, action; impact; impression; influence, clout
etki
jolt
etki
forcefulness
etki
drag
etki
drift
etki
interest

Mrs. Tanaka, the new teacher, is offering Japanese as an extra curricular activity twice a week to interested students. - Bayan Tanaka, yeni öğretmen, Japoncayı haftada iki kez ilgili öğrencilerine müfredat dışı etkinlik olarak öneriyor.

We want to make learning effective, interesting, and fascinating. - Biz öğrenmeyi, etkili, ilginç ve etkileyici yapmak istiyoruz.

etki
point
etki
clout
etki
imprint
etki
leaven
etki
reflexion
etki
impress

I want to learn to speak Hawaiian, so I can impress my girlfriend. - Havaiili konuşmayı öğrenmek istiyorum, böylece kız arkadaşımı etkileyebilirim.

The exhibition was very impressive. - Sergi çok etkileyiciydi.

etki
efficiency
etki
(Hukuk) effect, force, impact
etki
effect, influence
etki
potency
etki
hold

Nancy has a hold on her husband. - Nancy'nin kocası üzerinde bir etkisi var.

etki
{i} sway
etki
leavening
etki
{i} weight

Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain. - Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.

etki
{i} stamp
ileriye doğru destek etkileri
(Ticaret) feedforward control
muhtemel durum etkileri
(Askeri) contingent effects
piyasa etkileri
(Ticaret) market influences
psikolojik harekat (psyop) etkileri analiz tali sistemi
(Askeri) psychological operations (PSYOP) effects analysis subsystem
ses etkileri
sound effects
yunan etkileri
greek influences
التركية - التركية

تعريف etkileri في التركية التركية القاموس.

etki
Bir kimse veya nesnenin başka bir kişi veya şey üzerindeki gücü, tesir
etki
Bir kimse üzerinde bırakılan izlenim: "Sustu, istediği etkiyi tam olarak yapmak için olmalıydı bu."- T. Buğra
Etki
(Hukuk) TESİR
Etki
dahiye
Etki
yardım
etki
Büyü, tılsım
etki
Bir etken veya bir sebebin sonucu
etki
Bir kimse üzerinde bırakılan izlenim
etki
Bir kimse veya nesnenin başka bir kişi veya şey üzerindeki gücü, tesir: "Bu etki, genç kuşak konservatuvar mezunlarında yerini daha doğal bir Türkçeye bırakıyor."- H. Taner
etki
(Osmanlı Dönemi) tesir
etkileri
المفضلات