تعريف etkile في التركية الإنجليزية القاموس.
- affect
The event affected his future.
- Olay onun geleceğini etkiledi.
Worry affected his health.
- Endişe onun sağlığını etkiledi.
- {f} affecting
- {f} obsessed
- impress
I want to learn to speak Hawaiian, so I can impress my girlfriend.
- Havaiili konuşmayı öğrenmek istiyorum, böylece kız arkadaşımı etkileyebilirim.
The exhibition was very impressive.
- Sergi çok etkileyiciydi.
- {f} biased
- {f} bias
- stamp on
- {f} affected
Most living creatures in the sea are affected by pollution.
- Denizde yaşayan canlıların çoğu, kirlilikten etkilenir.
His speech deeply affected the audience.
- Konuşması dinleyicileri derinden etkiledi.
- stamp#on
- stampon
- prejudiced
- (Biyoloji) influence
That was probably what influenced their decision.
- Onların kararını etkileyen muhtemelen oydu.
I think that our living together has influenced your habits.
- Sanırım birlikte yaşamamız alışkanlıklarını etkiledi.
- etkilemek
- {f} impress
Tom did it just to impress Mary.
- Tom sadece Mary'yi etkilemek için yaptı.
Tom has been trying hard to impress his father.
- Tom babasını etkilemek için çok çalışıyor.
- etkilemek
- cast a spell on
- etkilemek
- {f} turn
- etkilemek
- {f} enthrall
- etkilemek
- {f} concern
- etkilemek
- {f} impinge
- etkilemek
- {f} thrill
- etkilemek
- {f} militate
- etkilemek
- effect
- etkilemek
- {f} lead
- etkilemek
- impinge on
- etkilemek
- impose upon
- etkilemek
- fascinate
- etkilemek
- act on
- etkilemek
- penetrate
- etkilemek
- enamour
- etkilemek
- work on
- etkilemek
- possess
- etkilemek
- have an effect upon
- etkilemek
- (Ticaret) manipulation
- etkilemek
- prejudice
- etkilemek
- have an effect on
- etkilemek
- have a bearing on
- etkilemek
- impose on
- etkilemek
- have effect
- etkilemek
- condition
- etkilemek
- redound on
- etkilemek
- set
- etkilemek
- govern
- etkilemek
- tip
- etkilemek
- impinge upon
- etkilemek
- spellbind
- etkilemek
- smite
- etkilemek
- shape
- etkilemek
- strike
- etkilemek
- move
- etkilemek
- manipulate
- etkilemek
- touch
- etkilemek
- colour
- etkilemek
- act
- etkilemek
- leaven
- etkilemek
- predispose
- etkilemek
- affect
The unstable security situation in Syria also affects Turkey.
- Suriye'deki istikrarsız güvenlik durumu Türkiye'yi de etkilemektedir.
Alzheimer's disease affects nearly 50 million people around the world.
- Alzheimer hastalığı tüm dünyada yaklaşık 50 milyon insanı etkilemektedir.
- etkilemek
- influence
Why should they try to influence him?
- Neden onu etkilemek için çalışmalılar?
- kötü etkile
- bad influence
- etkilemek
- dictate
- etkilemek
- catch up
- etkilemek
- enthral
- etkilemek
- glamour [Brit.]
- etkilemek
- imprint
- etkilemek
- glamor
- etkilemek
- operate
- etkilemek
- grip
- etkilemek
- enamour [Brit.]
- etkilemek
- to affect, influence, have influence on
- etkilemek
- enamor
- etkilemek
- prepossess
- etkilemek
- to affect, to colour; to influence; to impress, to fascinate; to move; to sway
- etkilemek
- spell
- etkilemek
- reach
- etkilemek
- {f} sway
- etkilemek
- glamour
- etkilemek
- sink
- etkilemek
- turn smb.'s head