especially, loud, confused, or senseless sound; clamor; din

listen to the pronunciation of especially, loud, confused, or senseless sound; clamor; din
الإنجليزية - التركية

تعريف especially, loud, confused, or senseless sound; clamor; din في الإنجليزية التركية القاموس.

noise
gürültü

Öğretmen kızgın, bu nedenle lütfen sınıfta gürültü yapmayın! - The teacher is angry, so please do not make noise in the classroom!

O gürültüye katlanamam. - I can't put up with that noise.

noise
ses

Çorbanızı içerken ses çıkartmayınız. - Don't make noises when you eat soup.

Onlar arkalarında bir ses duydular. - They heard a noise behind them.

noise
{f} ses çıkarmak
noise
{f} gürültü etmek
noise
sessiz

Çocuklara sessiz kalmalarını emrettim, ama onlar gürültü yapmaya devam ettiler. - I ordered the children to stay quiet, but they kept on making noise.

Benim için sürpriz oldu, kapı sessizce açıldı. - Much to my surprise, the door opened noiselessly.

noise
gürültüsüz
noise
kısa devre
noise
patırtı
noise
{f} about/around/abroad etrafa yaymak, ilan etmek
noise
(Askeri) PARAZİT: Bir almaçta, karışımından ayrı olarak, alıcı tarafından arzu edilmeyen karışıklık. Parazit, sesli muhabere cihazlarında sesle kendini belli eder; radar cinsinden cihazlarda gözle görünür. Gözle görünene (snow) da denir
noise
(isim) gürültü, ses, patırtı, velvele, parazit
noise
{i} ses, gürültü, patırtı, şamata
noise
(Tıp) Ses, seda, ses veren isimden kulağa gelen titreşim
الإنجليزية - الإنجليزية
noise
especially, loud, confused, or senseless sound; clamor; din
المفضلات