erteleyici

listen to the pronunciation of erteleyici
التركية - الإنجليزية
suspensive
postponer
dilatory
erteleyici düzenleme
(Politika, Siyaset) suspensive arrangement
ertele
(Bilgisayar) snooze

I hit the snooze button and went back to sleep. - Erteleme düğmesine bastım ve tekrar yatmaya gittim.

Mary hit the snooze button. - Meryem alarm erteleme düğmesine hiddetle bastı.

ertele
held up
ertele
postpone

We should probably postpone the competition. - Biz muhtemelen yarışmayı ertelemeliyiz.

I postponed doing my housework for a few hours. - Ben, birkaç saatliğine ev işimi yapmayı erteledim.

ertele
{f} pigeonhole
ertele
defer
ertele
hold up
ertele
adjourn

We adjourned the meeting until the following Friday. - Gelecek cumaya kadar oyunu erteledik.

The meeting was adjourned until the next week. - Toplantı gelecek haftaya kadar ertelendi.

ertele
{f} postponed

I don't know why the meeting was postponed. - Toplantının neden ertelendiğini bilmiyorum.

I postponed doing my housework for a few hours. - Ben, birkaç saatliğine ev işimi yapmayı erteledim.

ertele
held over
ertele
hold over
ertele
{f} deferred
ertele
hold#up
ertele
heldup
ertele
heldover
ertele
hold#over
erteleyici
المفضلات