Mary hit the snooze button.
- Meryem alarm erteleme düğmesine hiddetle bastı.
I hit the snooze button and went back to sleep.
- Erteleme düğmesine bastım ve tekrar yatmaya gittim.
We should probably postpone the competition.
- Biz muhtemelen yarışmayı ertelemeliyiz.
I don't know why the meeting was postponed.
- Toplantının neden ertelendiğini bilmiyorum.
We are adjourned until 2:30.
- 2.30'a kadar ertelendik.
The court is adjourned until 3:00 p.m. on March 1st.
- Mahkeme, 1 Mart günü öğleden sonra saat 3'e kadar ertelendi.
If it were to rain tomorrow, the match would be postponed.
- Eğer yağmur yağsaydı, maç ertelenecekti.
The meeting will be postponed till the 20th of this month.
- Toplantı, bu ayın 20'sine ertelenecek.