Sadece yapacak bir şeyim olduğunda, zorunda olmadıklarımı yapmaya hevesliyim.
- It's only when I have things I have to do, that I find I want to do things I don't have to do.
Sadece gece uyuyamadığım zamanlar saatin tik tak sesleri beni rahatsız eder.
- It's only when I can't sleep at night that the ticking of the clock bothers me.
It was only when I heard his voice that I recognised him.
- Erst als ich seine Stimme hörte, erkannte ich ihn.