Haritaya güvenmeme rağmen o hatalıydı.
- Although I trusted the map, it was mistaken.
Bana öyle geliyor ki sen hatalısın.
- It appears to me you are mistaken.
Sen yanılmış olmalısın.
- You must be mistaken.
Tom Mary'nin Boston'a taşınacığını düşündü ama yanılmıştı.
- Tom thought Mary was moving to Boston, but he was mistaken.
Sanırım o email'i yanlışlıkla Tom'a gönderdim.
- I think I mistakenly sent that email to Tom.
Bilim adamlarına göre yaygın bir hata her problemin teknik bir çözümü var olduğuna yanlışlıkla inanmaktır.
- A fault common to scientists is mistakenly believing that every problem has a technical solution.