I know quite a few people who don't eat meat.
- Ben et yemeyen epeyce insan tanıyorum.
We visited quite a few places.
- Epeyce yer ziyaret ettik.
He has a great deal of experience.
- Onun epey tecrübesi var.
I have a great deal of work to do.
- Yapacak epey işim var.
I'm pretty sure Tom doesn't believe us.
- Tom'un bize inanmadığından epeyce eminim.
Tom is pretty rich, isn't he?
- Tom epeyce zengin, değil mi?
I'm pretty sure Tom doesn't believe us.
- Tom'un bize inanmadığından epeyce eminim.
Tom sure ate a lot. He must've been hungry.
- Tom epey çok yedi. Acıkmış olmalı.
I'd say that narrows it down quite a bit.
- Onu epeyce daralttığını söyleyebilirim.
Tom is quite a bit younger than Mary.
- Tom Mary'den epeyce daha genç.
My elderly uncle and aunt are both rather straitlaced.
- Yaşlı amcam ve halam ikisi de epey katı ahlakçıdır.
We spent a good deal of money on the project.
- Projeye epey para harcadık.
I have attempted to create a good essay which utilizes my Japanese, but my professor said that much of it was incorrect and that I have to do it all over again.
- Japoncam için faydalı olacak güzel bir yazı hazırlamaya çalıştım, ama öğretmenim yazıda epey yanlışlar olduğunu ve yeni baştan yazmam gerektiğini söyledi.
The gambler lost a good deal of money.
- Kumarbaz epey para kaybetti.
He has a good deal of intelligence for a child.
- Bir çocuk için epeyce bir zekaya sahip.
This book may well be useful to you.
- Bu kitap sana epey faydalı olabilir.
The new method is well worth consideration.
- Yeni metot epeyce düşünmeye değer.
Tom is fairly old, isn't he?
- Tom epeyce yaşlı, değil mi?