Birlikte çalışarak, bütün evi çabucak temizlediler.
- Working together, they cleaned the entire house in no time.
Bu, bütün diskteki favori parçam.
- This is my favorite track on the entire disc.
Yeni vergi girişinin tüm ekonomiyi etkilemesi bekleniyor.
- The introduction of the new tax is expected to affect the entire economy.
Tom üç saatte tüm kitabı okudu.
- Tom read the entire book in three hours.
Ben, onun söylediğini tamamen anlamıyorum.
- I don't entirely understand what he said.
Kaza tamamen önlenebilirdi.
- The accident was entirely avoidable.
Tom gece yarısında uyandı ve bir paket cipsin hepsini yedi.
- Tom woke up in the middle of the night and ate an entire bag of chips.
Zorbalık ciddi bir problemdir fakat onu saf dışı bırakmaya çalışmanın tamamen gerçekçi bir teklif olmadığını anlamak zorundayız.
- Bullying is a serious problem, but we have to understand that setting out to eliminate it entirely isn't a realistic proposition.
Thomas ve Marie evlerini tümüyle restore ediyorlar.
- Thomas and Marie are entirely renovating their home.
Sami hâlâ bütünüyle tatmin olmuş değil.
- Sami is still not entirely satisfied.
Sen bütünüyle hatalı değilsin.
- You're not entirely wrong.
Sami hâlâ bütünüyle tatmin olmuş değil.
- Sami is still not entirely satisfied.
Sen bütünüyle hatalı değilsin.
- You're not entirely wrong.
Dört yaşındaki Amerikalı turist, aslında, Sichuan eyaletinin ünlü mayhoş mutfağına rağmen tamamen baharatlı sığır etinden yapılmamış olduğunu farkettiği için hayal kırıklığına uğradı.
- A four-year-old American tourist was disappointed to realize that, in fact, the Sichuan province is not entirely made of spicy beef, in spite of its famously piquant cuisine.
Cumartesi öğleden sonrayı tamamen çok fazla TV izleyerek geçirdim.
- I spent Saturday afternoon watching entirely too much TV.
We had the entire building to ourselves for the evening.
This isn't entirely Tom's fault.
- This is not entirely Tom's fault.
It's entirely up to you.
- It is entirely up to you.
Tom and Mary have been doing that their whole life.
- Tom and Mary have been doing that their entire life.
The whole city burned.
- The entire city burned.
The car was a good ten miles away.
... progress in the next quarter century as we’ve seen in the entire previous century. ...
... entire developer community. ...