O, yabancı misafirleri eğlendirmekten sorumludur.
- He is in charge of entertaining the foreign guests.
İşi insanları eğlendirmek olan ve şovlara katılan kişi bir eğlendiren kimsedir.
- The man whose work it is to amuse people who attend a show is an entertainer.
Şarkı söylemek dürüst ve zevk veren bir eğlence, ama insan müstehcen şarkılar söylememeye veya dinlememeye dikkat etmeli.
- Singing is an honest and pleasurable entertainment, but one must be careful to avoid singing or taking pleasure in listening to lewd songs.
Dan'ın odasında bir sürü stereo eğlence ekipmanı vardı.
- Dan had a lot of stereo entertainment equipment in his room.
Tom kesinlikle insanları nasıl eğlendireceğini biliyor.
- Tom certainly knows how to entertain people.
Televizyon izleyicileri eğlendirmesinin yanı sıra onları aydınlatır.
- Television enlightens the viewers as well as entertains them.
The committee would like to entertain the idea of reducing the budget figures.
The motivational speaker not only instructed but also entertained the audience.
They enjoy entertaining a lot.
The entertainment of the general upon his first arrival was but six shillings and eight pence.