تعريف engelleme في التركية الإنجليزية القاموس.
- inhibition
- (Hukuk) prevention
- obscuring
- crackdown
- (Askeri) interdiction
- disappointment
- retention
- stonewalling
- (Askeri) barrier
- dettering
- check
- repression
- frustration
- thwarting
- (Askeri) obscure
- obstruction, hindrance, hindering, impeding, blocking
- pol. obstruction, filibustering, filibuster
- stranglehold
- hindrance, obstruction, crackdown
- obstructiveness
- interference
- obstruction
He was accused of obstruction of justice.
- O, adaleti engellemekle suçlanıyordu.
- psych. frustration
- hedge
- hindrance
- prevent
Tom tried to prevent Mary from going to the police.
- Tom Mary'nin polise gitmesini engellemeye çalıştı.
Tom tried to prevent Mary from joining the army.
- Tom Mary'nin orduya katılmasını engellemeye çalıştı.
- inroads
- detention
- interception
- preclusion
- detainment
- {i} hurdling
- blocking in
- stymie
- {i} molestation
- engellemek
- {f} inhibit
- engellemek
- block
I put my fingers in my ears to block out the terrible sounds.
- Ben korkunç sesleri engellemek için parmaklarımı kulaklarıma koydum.
The eclipse type that occurs when the Moon is at its farthest distance from the Earth is an annular eclipse. The Moon then appears too small to completely block out the disk of the Sun.
- Ay dünyadan en uzak mesafede olduğunda meydana gelen tutulma tipi halkalı güneş tutulmasıdır. Ay sonra güneş diskini tamamen engellemek için çok küçük görünür.
- engellemek
- (Hukuk) hinder
- engellemek
- {f} obstruct
He was accused of obstruction of justice.
- O, adaleti engellemekle suçlanıyordu.
- engellemek
- {f} hamper
- engellemek
- restrain
- engellemek
- prevent
Her friends had to padlock the freezer to prevent her from eating ice cream.
- Arkadaşları onun dondurma yemesini engellemek için buzluğa asma kilit takmak zorunda kaldılar.
I'm going to try my best to prevent Tom from doing that.
- Tom'un onu yapmasını engellemek için elimden geleni yapmaya çalışıyorum.
- engelleme politikası
- obstructionism
- engelleme kuvveti
- (Havacılık) drag
- engelleme, mani olma
- blocking, to mania
- engelleme artış mak sayısı
- (Havacılık) drag rise mach number
- engelleme ateşi
- barrage
- engelleme dikmesi
- (Havacılık) drag strut
- engelleme düzeni boşa almak
- (Havacılık) disreefing
- engelleme elemanı
- (Havacılık) drag truss
- engelleme gölü
- barrier lake
- engelleme kuvvet ekseni
- (Havacılık) drag axis
- engelleme kuvvet takviyeleri
- (Havacılık) drag wires
- engelleme kuvveti katsayısı
- (Havacılık) drag coefficient
- engelleme kuvvetinde artma
- (Havacılık) drag creep
- engelleme planı
- (Askeri) barrier plan
- engelleme sistemi
- (Askeri) barrier system
- engelleme sistemleri
- restraint systems
- engelleme tahdit parçası
- (Havacılık) drag stop
- engelleme taktiği
- (Askeri) barrier tactics
- engelleme yon dümeni
- (Havacılık) drag rudder
- engelleme üreten yüzey
- (Havacılık) drag producing surface
- engellemek
- preclude
- engellemek
- {f} impede
- engellemek
- prevent from
- engellemek
- deter
- engellemek
- bar
- engellemek
- clog
- engellemek
- keep down
- engellemek
- {f} foil
This threatens to foil our plans.
- Bu planlarımızı engellemekle tehdit ediyor.
- engelle
- {f} deterred
Tom doesn't look deterred.
- Tom engellenmiş görünmüyor.
- engelle
- obscure
- engelle
- impede
He has tried to impede an official investigation.
- Resmi bir soruşturmayı engellemeye çalıştı.
Storms at sea impeded our progress.
- Denizdeki fırtına ilerlememizi engelledi.
- engelle
- {f} hinder
He hindered me in my work.
- O, işimde beni engelledi.
Heavy fog and rain hindered the search for the missing bushwalkers.
- Ağır sis ve yağmur, doğa yürüyüşçülerini aramayı engelledi.
- engellemek
- frustrate
- engellemek
- (Kanun) disrupt
- engellemek
- circumvent
- engellemek
- {f} interrupt
I don't want to interrupt them.
- Onları engellemek istemiyorum.
- engellemek
- {f} resist
- engellemek
- {f} fetter
- engellemek
- {f} snag
- engellemek
- shut out
She put her hands over her ears to shut out the noise.
- O, gürültünün girmesini engellemek için ellerini onun kulağının üzerine koydu.
- engelle
- prevent
Illness prevented me from attending the party.
- Hastalık partiye katılmamı engelledi.
The traffic accident prevented me from catching the train.
- Trafik kazası treni yakalamamı engelledi.
- engellemek
- constrain
- engelle
- (Bilgisayar) deny
- engelle
- (Bilgisayar) block cookie
- engellemek
- stymy
- engellemek
- stonewall
- engellemek
- put the lid on something
- engellemek
- intercept
- engellemek
- stem
- engellemek
- foreclose
- engellemek
- check
- engellemek
- exclude
- engellemek
- detain
- engellemek
- interfere with
- engellemek
- trammel
- engellemek
- stop
Tom did everything he could to stop Mary from doing that.
- Tom Mary'nin onu yapmasını engellemek için elinden gelen her şeyi yaptı.
There is no stopping her going abroad.
- Onun yurt dışına çıkmasını engellemek yok.
- engellemek
- curb
- engellemek
- surety
- engellemek
- get under control
- engellemek
- stymie
- engellemek
- handicap
- engellemek
- thwart
- engellemek
- stimy
- engellemek
- blocked
- engellemek
- incumber
- engellemek
- clamp the lid on something
- engellemek
- blocking
- engellemek
- interfere
- engellemek
- (deyim) stack the odds against
- engellemek
- intervent
- engellemek
- hold up
- engellemek
- (deyim) put off
- engellemek
- (deyim) stack the cards against
- engellemek
- stunt
- engellemek
- stem the tide of
- engellemek
- (Ticaret) enjoin
- engellemek
- debar from
- tikel engelleme
- (Denizbilim) partial inhibition
- engelle
- {f} handicapped
- engelle
- {f} hurdling
- engelle
- inhibit
- engelle
- {f} thwarted
Phone robbery thwarted in unusual manner.
- Telefon soygunu olağanüstü bir biçimde engellendi.
- engelle
- {f} hindered
He hindered me in my work.
- O, işimde beni engelledi.
Bad weather hindered the air raid.
- Kötü hava hava baskınını engelledi.
- engelle
- {f} blocked
Turkey has blocked access to Twitter.
- Türkiye, Twitter'a erişimi engelledi.
They blocked his proposal.
- Onlar onun teklifini engellediler.
- engelle
- {f} hindering
- engelle
- {f} obscuring
- engelle
- {f} obstruct
He was accused of obstruction of justice.
- O, adaleti engellemekle suçlanıyordu.
The town water supply was seriously obstructed by heavy rainfalls.
- Kasaba su ikmali ağır yağışlar tarafından ciddi şekilde engellendi.
- engellemek
- discourage
- engellemek
- nip in the bud
- engellemek
- balk
- engellemek
- cross
- engellemek
- close up
- engellemek
- rule out
- engellemek
- cripple
- engelle
- blocking
- cinsel engelleme
- sexual inhibition
- engelle
- hamper
Some people listen to music when writing, but others say it hampers their productivity.
- Bazı insanlar yazarken müzik dinler, ancak diğerleri verimliliklerini engellediğini söylüyor.
- engelle
- trammel
- engelle
- intercept
- engelle
- trammels
- engelle
- foil
This threatens to foil our plans.
- Bu planlarımızı engellemekle tehdit ediyor.
The coup attempt was foiled at the last moment.
- Darbe girişimi son anda engellendi.
- engelle
- preclude
An application of a qualifier precludes non-partaking instances from the compound meaning of a term.
- Bir terimin birleşik anlamından dolayı, bir niteleyicinin kullanımı benzemeyen örnekleri engeller.
- engelle
- stymie
Nuclear power is stymied by the new laws.
- Nükleer güç yeni yasalar tarafından engellenmektedir.
- engelle
- stunt
- engelle
- thwart
Phone robbery thwarted in unusual manner.
- Telefon soygunu olağanüstü bir biçimde engellendi.
The very pursuit of happiness thwarts happiness.
- Mutluluğun peşinde olmak mutluluğu engeller.
- engellemek
- dam up
- engellemek
- save
- engellemek
- hedge
- engellemek
- cumber
- engellemek
- keep from
It was hard for Tom to keep from smiling.
- Tom'un gülümsemesini engellemek zordu.
- engellemek
- to obstruct, hinder, impede, block
- engellemek
- hobble
- engellemek
- hedge about
- engellemek
- defeat
- engellemek
- to hinder, to impede, to obstruct, to prevent, to thwart, to frustrate, to restrain, to stop, to preclude, to inhibit, to block, to check, to hamper, to balk, to bar
- engellemek
- baulk
- engellemek
- counterwork
- engellemek
- encumber
- engellemek
- embarrass
- engellemek
- cramp
- engellemek
- hedge around
- engellemek
- dam
- engellemek
- crimp
- engellemek
- gum up
- engellemek
- clamp the lid on smth
- engellemek
- put the lid on smth
- form engelleme kuvveti
- (Havacılık) form drag
- hareket kabiliyeti, hareket kabiliyeti engelleme ve/veya beka
- (Askeri) mobility, countermobility, and/or survivability
- ileriye etkili engelleme
- (Pisikoloji, Ruhbilim) proactive inhibition
- parlamentoyu engelleme
- filibuster
- popup engelleme
- popup blocking
- siyasi engelleme
- stonewalling