engel

listen to the pronunciation of engel
التركية - الإنجليزية
obstacle

He refused to quit despite many obstacles. - Birçok engele rağmen vazgeçmeyi reddetti.

We have managed to overcome the first obstacle. - İlk engelin üstesinden gelmeyi başardık.

hurdle

The biggest hurdle for pupils writing the exam was question fourteen. - Sınava giren öğrencilerin en büyük engeli on dördüncü sorundu.

One of the greatest hurdles facing middle school students learning English is relative pronouns. - Ortaokul öğrencilerinin İngilizce öğrenirken karşılaştıkları en büyük engellerden biri de bağ zamirleridir.

barrier

High tariffs have become a barrier to international trade. - Yüksek tarifeler uluslararası ticaret için bir engel haline gelmiştir.

We must work hard to break down social barriers. - Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.

drawback
handicap, drawback, hitch; barrier, barricade, obstacle, obstruction, hindrance, bar, impediment, block; hurdle
prohibit
incumbrance
hold-up
(Kimya) barier
(Meteoroloji) obscuration
(Konuşma Dili) a stumbling block
(Konuşma Dili) the stumbling block
(Ticaret) prevention
liability
embroglio
fetters
impedimentum
hinderance
(Gıda) inhibitor
(Dilbilim) noise

The noise outside his window prevented him from sleeping. - Onun penceresinin dışındaki gürültü onun uyumasını engelledi.

She put her hands over her ears to shut out the noise. - O, gürültünün girmesini engellemek için ellerini onun kulağının üzerine koydu.

stumbling block
barricade
drag
check
countercheck
baulk
balk

Iran balks at release of American woman. - İran, Amerikalı kadının serbest bırakılmasını engelliyor.

sports hurdle
obstacle, obstruction, hindrance, impediment, blockage; difficulty, drawback; handicap
counterwork
fence
cramp
handicap

Tom works with mentally handicapped adults. - Tom zihinsel engelli yetişkinlerle çalışır.

Handicapped people can't stand being pitied. - Engelli insanlar acınmaya katlanamaz.

difficulty
bar

They barred journalists from reporting on the elections. - Onlar gazetecileri seçimlerle ilgili rapor vermekten engelledi.

We must work hard to break down social barriers. - Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.

crimp
discouragement
encumbrance
(yarış) stick
determent
block

Turkey has blocked access to Twitter. - Türkiye, Twitter'a erişimi engelledi.

Facebook is blocked in China. - Facebook, Çin'de engellidir.

clog
barrage
barrier, barricade
disincentive
dam
entanglement
{i} stay
{i} interference
{i} let

Don't let sports interfere with your studies. - Sporun çalışmalarınıza engel olmasına izin vermeyin.

Don't let this interfere with your studies. - Bunun çalışmalarınıza engel olmasına izin vermeyin.

{i} impediment

I don't consider my myopia as an impediment. - Miyopluğumu bir engel olarak görmüyorum.

Leaders are trying to do away with impediments to economic growth. - Liderler, ekonomik büyümenin önündeki engelleri ortadan kaldırmaya çalışıyorlar.

{i} traverse
{i} snag
hitch
slashing
{i} obstruct

A large pillar obstructs the view of the lake. - Büyük bir direk göl manzarasını engelliyor.

They obstructed our plan. - Onlar bizim planımızı engellediler.

shackle
obstruction

He was accused of obstruction of justice. - O, adaleti engellemekle suçlanıyordu.

hindrance
curb
stop

She caught me by the arm and stopped me from going home. - O, kolumdan yakaladı ve eve gitmemi engelledi.

I tried to stop Tom from hurting Mary. - Tom'un Mary'yi incitmesini engellemeye çalıştım.

hopple
objection
hinders
holdback
stand in the way
{i} tie
{i} rub
{i} shackles
trammel
engel olmak
{f} prevent
engel olmak
{f} hinder
engel olmak
(Hukuk) preclude
engel katmanı
barrier layer
engel olma
clogging
engel olmak
encumber
engel olmak
nix
engel olmak
entrammel
engel olmak
be in the way
engel olmak
intercept
engel olmak
frustrate
engel olmak
incumber
engel olmak
forbid
engel olmak
foreclose
engel olmak
impede
engel olmak
handicap
engel olmak
cramp
engel olmak
interfere with
engel olmak
bar
engel olmamak
set free
engel sorun
hurdle
engel atlama (binicilik)
(Spor) dressage
engel atlamak
vault
engel deneyi
(Otomotiv) barrier collision test
engel hissi
(Pisikoloji, Ruhbilim) obstacle sense
engel koymak
hedge off
engel koymak
handicap
engel lf
(Bilgisayar) obstruction lf
engel olan
preclusive
engel olan
obstructive
engel olan
disincentive
engel olarak
encumbering
engel olarak
obstructively
engel olma
blocking
engel olma
preclusion
engel olma
obstruction
engel olma
disallowance
engel olmak
to obstruct, hinder, impede, block
engel olmak
put a stay on
engel olmak
to hinder, prevent, to impede, to block, to obstruct, to cramp, to stop, to frustrate, to balk, to avoid, to encumber, to discourage, to check, to hamper
engel olmamak
give rein to
engel olmamak
give free rein to
engel yüksek
(Meteoroloji) blocking high
engel çubuğu
crossbar
engel çıkarmak
to create difficulties
engel çıkarmak
cast a damp over
engel çıkarmak
to raise difficulties
engel çıkmazsa
deo volente
engel olmak
{f} oppose
engel olmak
{f} thwart
engel olmak
hold
engeller
impediments

Leaders are trying to do away with impediments to economic growth. - Liderler, ekonomik büyümenin önündeki engelleri ortadan kaldırmaya çalışıyorlar.

engeller
(Kanun) encumbrances
tabii engel
natural obstacle
tank engel
(Askeri) tank barrier
tarife dışı engel
(Politika, Siyaset) non-tariff barrier
tarife dışı engel
(Ticaret) non-tariff barriers
teknik engel
(Ticaret) technical barrier
termik engel
(Askeri,Teknik) thermal barrier
yüksek engel
high hurdles
engel ol
{f} encumbering
engel ol
get hitch
engel ol
got hitch
engel ol
preclude

His lack of technical knowledge precluded him from promotion. - Teknik bilgisinin olmayışı terfi etmesine engel oldu.

engel ol
{f} clog
engel ol
{f} hamper
engel ol
encumber
engel olmak
cumber
engel olmak
check
engel olmak
foil
engel olmak
hamper
engel olmak
forestall
engel olmak
avoid
engel olmak
balk
engel olmak
prohibit
engel ol
impede
engel ol
clogged
engeller
barriers

We must work hard to break down social barriers. - Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.

As a citizen of the world, I know ways of overcoming cultural barriers. - Dünya vatandaşı olarak, kültürel engellerin üstesinden gelmenin yollarını biliyorum.

ßg. b-nin bir engel asmasina yardim etm
SSG. b-an impediment asmasina help of ETM
amacına ulaşmasına engel olmak
spike smb.'s gun
başkasına engel olarak
preemptive
beklenmedik engel
facer
büyümesine engel olmak
stunt
dikey engel
(Askeri) vertical obstacle
düzenlenmiş engel tatbik krokisi
(Askeri) modified combined obstacle overlay
ekonomik engel
(Kanun) economic obstacle
engel olmak
shut
engel olmak
{f} baffle
engel olmak
{f} obstruct
engel olmak
(Fiili Deyim ) hinder from
engel olmak
{f} shackle
engel olmak
exclude
engel olmak
{f} estop
engel olmak
clip one's wings
engel olmak
militate against
engel olmak
put back
engel olmak
be in smb.'s road
engel olmak
{f} blanket
engel olmak
put a spoke in smb.'s wheel
engel olmak
{f} debar
engel olmak
put off
engel olmak
eloq
evlenmeye engel yakın akrabalık dereceleri
prohibited degrees
fiili engel
(Kanun) factual obstacle
hukuki engel
(Kanun) legal obstacle
işine engel olmak
cross smb.'s path
kısmi engel
(Meteoroloji) partial obscuration
mali engel
(Ticaret) fiscal drag
pistteki engel
chicane
politik engel
(Kanun) political obstacle
potansiyel engel
(Bilgisayar) potential hill
psikolojik engel
hangup
psikolojik engel
(Pisikoloji, Ruhbilim) psychological barrier
sabit engel
(Askeri) fixed obstacle
siperlik engel açısı
(Aydınlatma) cut-off angle
siyasi engel
(Politika, Siyaset) political set-back
sosyal engel
(Kanun) social obstacle
suni engel
(Askeri) artificial obstacle
yolu kapatan engel
roadblock
yüzer kütüklerden oluşan engel
boom
önemli engel
(Askeri) significant obstruction
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف engel في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

Engel`s law
remark that "the proportion of a family's budget devoted to food declines as the family's income increases
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) Sözü sohbeti çekilmeyen kaba kimse
(Osmanlı Dönemi) f. İlik, düğme
Uskumru ailesinden küçük balık
Engelli koşularda, her yarışçının üzerinden atlaması gereken, çerçeve ile tabandan kurulu tahta düzenek
Uskumru familyasından küçük bir balık
Engelli koşularda, her yarışçının üzerinden atlaması gereken, çerçeve ile tabandan kurulu tahta düzen
Bir şeyin gerçekleşmesini önleyen sebep, mâni, mahzur, müşkül, mânia
Bir şeyin gerçekleşmesini önleyen sebep, mâni, mahzur, müşkül, mania: "Bürokratik engelleri ortadan kaldıracak bir formül aradık ve bulduk."- H. Taner
hail
paçariş
beis
mizar
mahzur
ket
duvar
mania
güçlük
muzu
köstek
mani
key
(Osmanlı Dönemi) mâni
engel balığı
Uskumru cinsinden küçük balık
engel olmak
Önlemek, geciktirmek
engel sınavı
Yönetmeliklerde belirtilen özürleri nedeniyle herhangi bir sınava zamanında giremeyen öğrenciler için açılan sınav, mazeret sınavı
Engel olmak
gölge etmek
Engel olmak
köstek olmak
engel olmak
(Osmanlı Dönemi) mümânaat
kutup engel
Bir pilde elektromotor kuvveti düşüren polorma olayına karşı gelmek ve elektirk akımının durmasını önlemek için kullanılan (kimyasal maddelerden her biri)
engel
المفضلات