Hayatta birçok zorluklara katlanmak zorundasın.
- You have to endure a lot of hardships in life.
Sevilmek, tüketilmektir. Sevmek tükenmez yağ ile ışık vermektir. Sevilmek, varlığı durdurmak, sevmek katlanmaktır.
- To be loved is to be consumed. To love is to give light with inexhaustible oil. To be loved is to stop existing, to love is to endure.
Mülteciler çölde 18 saatlik yürüyüşe dayandılar.
- The refugees endured the 18-hour walk across the desert.
Tom gözlerini sık biçimde kapattı ve acıya dayandı.
- Tom closed his eyes tightly and endured the pain.
Acıya dayanmanın birçok çeşit yolu var.
- There are various ways of enduring the pain.
Keith Richards' popularity endured for decades.
Our love will endure forever.
He endured years of pain.
The music was enduringly beautiful.