It's not a big deal. Don't worry about it.
- Bu büyük bir anlaşma değil. Onun hakkında endişelenme.
Don't worry. I'll stay with you.
- Endişelenme. Ben seninle kalacağım.
Worrying is like paying a debt you don't owe.
- Endişelenmek olmayan bir borcu ödemek gibidir.
You're too young to worry about cellulite.
- Selülit hakkında endişelenmek için çok gençsin.
I've got a good reason to be worried.
- Endişelenmek için iyi bir nedenim var.
I've got a good reason to be worried.
- Endişelenmek için iyi bir nedenim var.