endişelenme

listen to the pronunciation of endişelenme
التركية - الإنجليزية
don't worry

It's not a big deal. Don't worry about it. - Bu büyük bir anlaşma değil. Onun hakkında endişelenme.

Don't worry. I'll stay with you. - Endişelenme. Ben seninle kalacağım.

disconcerting
endişelenmek
worry

Worrying is like paying a debt you don't owe. - Endişelenmek olmayan bir borcu ödemek gibidir.

You're too young to worry about cellulite. - Selülit hakkında endişelenmek için çok gençsin.

endişelenmek
be worried

I've got a good reason to be worried. - Endişelenmek için iyi bir nedenim var.

endişelenmek
mind
endişelenmek
feel uneasy about smth
endişelenmek
fret
endişelenmek
{f} tremble
benim için endişelenme
don't worry about me
endişelenmek
(deyim) have on one's mind
endişelenmek
worried

I've got a good reason to be worried. - Endişelenmek için iyi bir nedenim var.

endişelenmek
worried about
endişelenmek
disconcert
endişelenmek
(deyim) bother one's head about
endişelenmek
sweat bullets
endişelenmek
touse
endişelenme
(deyim) don't sweat it
endişelen
disconcert
endişelen
{f} disconcerting
Endişelenmek
get anxious
endişelenmek
sweat blood
endişelenmek
anxious
endişelen
moither
endişelenmek
to be anxious, to be worried (about)
endişelenmek
bother about
endişelenmek
care
endişelenmek
to be anxious, be troubled, be concerned (about)
endişelenmek
stew
التركية - التركية
Endişelenmek işi
endişelenmek
Tasalanmak, kaygılanmak
endişelenmek
Tasalanmak, kaygılanmak: "Biz hep o haberlerin tesiriyle düşünür, endişelenir, kuşkulanır, kederlenir dururuz."- Y. K. Beyatlı
endişelenme
المفضلات