Your apprehensions were justified.
- Senin endişelerin haklı çıktı.
My apprehensions were justified.
- Benim endişelerim haklı çıktı.
He waited for his son with anxiety.
- (O) oğlunu endişeyle bekledi.
He caused his parents a lot of anxiety.
- Ailesini çok endişelendirdi.
I am concerned for your health.
- Ben sizin sağlığınız için endişe duyuyorum.
I am very concerned about his health.
- Ben onun sağlığı hakkında endişe duyuyorum.
Many people worry about paying their bills.
- Bir sürü insan faturalarını ödeme konusunda endişeleniyor.
I'm worrying about your success.
- Başarın hakkında endişeleniyorum.
Cares and worries were pervasive in her mind.
- Endişeler ve üzüntüler onun aklında yaygındı.
Mr Johnson was concerned about the amount of money that was being lost because of careless management.
- Bay Johnson dikkatsiz yönetimi nedeniyle kaybedilen para miktarı hakkında endişe ediyordu.
The child's fear worried the parents.
- Çocuğun korkusu ebeveynlerini endişelendirdi.
I fear for Tom's safety.
- Tom'un güvenliği için endişe ediyorum.
Don't fret too much, okay?
- Çok fazla endişelenme, tamam mı?
This is deeply disquieting.
- Bu çok endişe verici.
Tom had no qualms at all about speaking in front of such a large audience.
- Tom'un böylesine büyük bir izleyicinin önünde konuşma hakkında hiç endişesi yoktu.
If Tom had a lot of money, he wouldn't have to worry about this.
- Tom'un çok parası olsa bunun hakkında endişe etmek zorunda kalmaz.
I won't have to worry anymore.
- Artık endişe etmek zorunda kalmayacağım.
There was an uneasy silence.
- Endişe verici bir sessizlik vardı.
This is especially worrisome.
- Bu özellikle endişe vericidir.
This is deeply disquieting.
- Bu çok endişe verici.
All of this is very worrying.
- Bütün bunlar çok endişe verici.
The frequency of earthquakes lately is worrying.
- Son zamanlarda depremlerin sıklığı endişe verici.