Tom romantizme çevirmeye çalışarak Mary ile arkadaşlığını riske etmek istemedi.
- Tom didn't want to risk his friendship with Mary by trying to turn it into a romance.
O riski göze almak istemiyorum.
- I wouldn't want to take that risk.
Masum birini mahkum etmektense suçlu bir adamı kurtarmayı göze almak daha iyidir.
- It is better to risk saving a guilty man than to condemn an innocent one.
Bu su tehlikesizce içilebilir.
- This water can be drunk without risk.
Tehlikeli yolculukta hayatlarını riske attılar.
- They risked their lives on the dangerous trip.
Bunu yaptırmak için kendini tehlikeye atmak zorundasın.
- In order to get it done, you'll have to take risks.
Onu başarmak için kendini tehlikeye atmak zorunda kalacaksın.
- In order to achieve that, you'll have to take risks.