Uluslararası dil Esperanto, 1887'nin sonlarında herkese gösterildi.
- The international language Esperanto appeared in public at the end of 1887.
Bu yılın sonunda bir ekonomik kriz olacak.
- There will be an economic crisis at the end of this year.
Öyle sona ermek zorunda değil.
- It doesn't have to end like that.
Bir rüyayı yaşıyorsun ve rüya sona ermek üzere.
- You are living a dream, and the dream is about to end.
Onların hararetli tartışmaya bir son vermek için boşuna uğraştı.
- He tried in vain to put an end to their heated discussion.
Bilim adamları AIDS'e son vermek için harıl harıl çalışıyorlar.
- Scientists are working hard to put an end to AIDS.
Tom ve Mary koltuğun zıt uçlarında oturdular.
- Tom and Mary sat at opposite ends of the couch.
Patlıcanları yıkayın ve onların uçlarını kesin.
- Wash eggplants and cut their endings.
Hastane inşaatı bitmek üzere.
- The construction of the hospital is about to end.
Tatil bitmek üzeredir.
- The vacation is close to an end.
Eisenhower, savaşı sona erdirmek için mücadele etti.
- Eisenhower had campaigned to end the war.
Terörü ekonomi ile sona erdirmek en akıllıca politikaydı.
- Bringing terrorism to an end via the economy was a most wise policy.
Hakem maçı bitirmek için düdüğünü çaldı.
- The referee blew his whistle to end the match.
Sami hayatını bitirmek istedi.
- Sami wanted to end his life.
Tom havuzun sığ tarafına doğru köpekleme yüzdü.
- Tom dog paddled toward the shallow end of the pool.
Haziran ayı sonuna kadar tarafların ilke anlaşmasına varmaları gereklidir.
- The two sides must reach an agreement in principle by the end of June.
Sonunda her şeyin iyi sonuçlanacağını ümit ediyorum.
- I hope everything will turn out well in the end.
O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
- He tried to kill himself but it ended in failure.
Bu tartışmaya son verdik.
- We ended this discussion.
O, bir köprüden atlayarak hayatına son verdi.
- He ended his life by jumping off a bridge.
Sonunda ölmek istemiyorum.
- I don't want to end up dead.
Açık artırma pazartesi sona eriyor.
- The auction ends Monday.
Bu belki artık bir başkasının sorunu olmayabilir.
- This may end up being somebody else's problem.
Yağmurun durmasını bekleyelim!
- Let's wait for the rain to end!
Bir defa şikayet etmeye başladığında asla durmaz.
- Once the complaining starts, it never ends.
Bitişi çok daha ilginçtir.
- The ending is much more interesting.
İyi bir başlangıç iyi bir bitiş yapar.
- A good beginning makes a good ending.
O konuşmasını bitirdi.
- He brought his speech to an end.
Toplantıyı bitirmemizi önerdim.
- I suggested that we bring the meeting to an end.
Alkışlıyoruz, arkadaşlar, komedi sona erdi.
- Applaud, friends, the comedy has ended.
Dün gece bir arkadaşınızın doğum gününü, saçıp savurarak tamamen tükettiğimiz şampanya kasalarıyla kutladık.
- Last night, we celebrated a friend's birthday with cases of Champagne, we ended up completely wasted.
Hedefe giden her yol mubah mıdır?
- Does the end justify the means?
Günün sonunda, hedefler basittir: emniyet ve güvenlik.
- At the end of the day, the goals are simple: safety and security.
Müzakerelerin amacı, iki ülke arasındaki en kötü diplomatik krizin sona ermesi.
- The negotiations are aimed at ending the worst diplomatic crisis between the two countries.
Diplomatik diyalog çatışmayı bitirmeye yardımcı oldu.
- Diplomatic dialogue helped put an end to the conflict.
Sevilmek, tüketilmektir. Sevmek tükenmez yağ ile ışık vermektir. Sevilmek, varlığı durdurmak, sevmek katlanmaktır.
- To be loved is to be consumed. To love is to give light with inexhaustible oil. To be loved is to stop existing, to love is to endure.
Kim faturayı ödemeyi durdurdu?
- Who ended up paying the bill?
O, filmin bitiminde çok farklı.
- She's very different at the end of the movie.
Dersin bitimine 10 dakika kaldı.
- 10 minutes remained until the end of the lesson.
Onların tartışması sonunda berabere bitti.
- Their argument eventually ended in a draw.
Bu yaz tatili çok çabuk bitti.
- The summer vacation has come to an end too soon.
Atom enerjisi barışçıl amaçlar için kullanılabilir.
- Atomic energy can be used for peaceful ends.
Onun ölümü tarihimizde bir dönemin bitişini gösterir.
- His death marks the end of a chapter in our history.
Roman bir kahramanın ölümü ile sona erer.
- The novel ends with the heroine's death.
Kafamız allak bullak olmuş durumda.
- We're at our wits' end.
Tam sonuna kadar vazgeçme.
- Never give up till the very end.
Sonuna kadar kalmak zorunda değilsiniz.
- You don't have to stay to the end.
O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
- He tried to kill himself but it ended in failure.
İyi başlayan iyi biter.
- A good beginning makes a good ending.
Tatil bitmek üzeredir.
- The vacation is close to an end.
Hayat hiç bitmez fakat dünyadaki hayat biter.
- Life never ends but earthly life does.
Yaklaşık olarak her dört evlilikten üçü boşanmayla sonuçlanmaktadır.
- About three out of every four marriages end in divorce.
Onun gibi sonuçlanmak istemiyorum.
- I don't want to end up like him.
When your sickness is your soul.
Is this movie ever going to end?.
they followed him... into a sort of a central hall; out of which they could dimly see other long tunnel-like passages branching, passages mysterious and without apparent end.
For some people, knowledge is a means to an end; for others, it is an end in itself.
... want an end to anonymity. ...
... So I'm going to have to bring an end to things. ...