Birbirimizi cesaretlendirmek zorundayız.
- We have to encourage each other.
Biz Tom'u doğru şeyi yapmaya teşvik etmek için bir yol bulmak zorundayız.
- We have to figure out a way to encourage Tom to do the right thing.
Tom'u okulda kalmaya teşvik etmek için elimden geleni yapacağım.
- I'll do whatever I can to encourage Tom to stay in school.
O, haber tarafından cesaretlendirildi.
- She was encouraged by the news.
Onun başarısı beni çok cesaretlendirdi.
- His success encouraged me very much.
Hiç kimse onu teşvik etmedi.
- Nobody encouraged him.
Hiç kimse onu teşvik etmedi.
- Nobody encouraged her.
I encouraged him during his race.
We encourage the use of bicycles in the town centre.
The royal family has always encouraged the arts in word and deed.
... it's a new savings bond that encourages folks to build ...