emniyetsiz

listen to the pronunciation of emniyetsiz
التركية - الإنجليزية
insecure

After the earthquake the neighbourhood felt insecure. - Depremden sonra mahalle emniyetsiz hissetti.

unsecured
unsafe

I've never felt unsafe in Boston. - Boston'da asla emniyetsiz hissetmedim.

unsafe, insecure; untrustworthy
unsure
unsecure
unsafely
emniyet
safety

We always had to put on a safety belt in case we had an accident. - Kaza geçirme ihtimaline karşın biz her zaman bir emniyet kemeri takmak zorundaydık.

Tom clicked the safety off on his rifle. - Tom tüfeğindeki emniyeti kapattı.

emniyet
security

At the end of the day, the goals are simple: safety and security. - Günün sonunda, hedefler basittir: emniyet ve güvenlik.

Tom has told us that the US government is trying to implement a weapon program that could seriously threaten the security of Russia. - Tom bize Birleşik Devletler hükûmetinin Rusya'nın emniyetini cidden tehdit eden bir silah bağdarlaması icra etmeye gayret ettiğini söyledi.

emniyetsiz muhabere
(Askeri) off-line communication
emniyet
reliance
emniyet
reliability
emniyet
safeguarding
emniyet
certainty
emniyet
police

Six of those detained were released after being interrogated at the İzmir Police Department. - Gözaltına alınanların altısı İzmir Emniyet Müdürlüğü'nde ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldı.

The police took the hostages to safety. - Polis rehineleri emniyete götürdü.

emniyet
certitude
emniyet
anchorage
emniyet
assurance
emniyet
(Askeri) securite
emniyet
(Ticaret) guaranty
emniyet
safetied
emniyet
credence
emniyet
{i} credit
emniyet
safeness
emniyet
secureness
emniyet
police station
emniyet
police headquarters
emniyet
safety, security
emniyet
confidence, belief
emniyet
safekeeping
emniyet
(silah) guard
emniyet
safety, safety catch
emniyet
safety, security; confidence, trust, belief; the police, the law
emniyet
the police, the law
emniyet
repose
التركية - التركية
İnanılmaz, güvenilmez
EMNİYET
(Osmanlı Dönemi) (Emniyyet) : Eminlik, emin olma hâli, korkusuzluk, tehlikesizlik
EMNİYET
(Osmanlı Dönemi) Polis ve zabıta teşkilâtı
EMNİYET
(Osmanlı Dönemi) İtimad, güvenme, inanma
emniyet
Güvenlik: "Kendi vatandaşlarının ırz, mal, can emniyeti hakkında teminat istiyorlar."- E. E. Talu
emniyet
Bir araçta güven sağlayıcı parça
emniyet
(Osmanlı Dönemi) güven
emniyet
Güven, inanma, itimat: "Paris'teki hemşehriler bana büyük bir sevgi ve emniyetle kucaklarını açmışlardı."- R. N. Güntekin
emniyet
Güven, inanma, itimat
emniyet
Güvenlik işlerinin yürütüldüğü yer
emniyet
Güvenlik
emniyet
Polis işleri
emniyetsiz
المفضلات