O, ayrılmadan önce akrabalarının kucakladı.
- He embraced his relatives before he left.
Yerleşimciler Hıristiyan dinini kucakladı.
- The settlers embraced the Christian religion.
Esperanto, dünyayla kucaklaşmamızı sağlıyor.
- Esperanto allows us to embrace the world.
Onu benimsememiz gerekir.
- We should embrace that.
Yerleşimciler Hıristiyan dinini kucakladı.
- The settlers embraced the Christian religion.
O, ayrılmadan önce akrabalarının kucakladı.
- He embraced his relatives before he left.
Linda, Dan'ın onu sıkıca kucaklamasını istedi.
- Linda asked Dan to embrace her tightly.
Tom, Mary'yi kucaklamaya çalıştı.
- Tom tried to embrace Mary.
... it's amazing how his fans have embraced him across Google ...
... Bush didn't propose turning Medicare into a voucher. George Bush embraced comprehensive ...