Onu ebeveynlerine gösterdin mi?
- Hast du es deinen Eltern gezeigt?
Onlar benim gerçek ebeveynlerim değil.
- Sie sind nicht meine richtigen Eltern.
O, anne ve babasının bilgisi olmadan evlendi.
- She married without her parents' knowledge.
O, anne ve babasının bilgisi olmadan evlendi.
- She got married without her parents knowing it.
Ebeveynlerinin görüşü onun kazandıklarını aptal bir kıza harcamasıydı.
- His parents' view was that he was wasting his earnings on a silly girl.
Ebeveynler çocuklarına yalan söylemenin yanlış bir şey olduğunu öğretirler.
- Parents teach their children that it's wrong to lie.
Ebeveynler çocuklarına yalan söylemenin yanlış bir şey olduğunu öğretirler.
- Parents teach their children that it's wrong to lie.
Ebeveynlerinin görüşü onun kazandıklarını aptal bir kıza harcamasıydı.
- His parents' view was that he was wasting his earnings on a silly girl.
Ana babasından miras kalan bir apartmana henüz taşındı.
- He just moved into an apartment he inherited from his parents.
Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.
- Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.
My parents keep arguing about stupid things. It's so annoying!
- Meine Eltern streiten sich dauernd wegen Kleinigkeiten. Das regt mich so auf!
Jimmy tried to cajole his parents into letting him drive across the country with his friends.
- Jimmy versuchte, seine Eltern dazu zu kriegen, ihn mit seinen Freunden quer durch das Land fahren zu lassen.