تعريف elde في التركية الإنجليزية القاموس.
- carry
- (Ticaret) substantial
- (Biyokimya) recovery
- on hand
- at hand
I don't have any good reference book at hand.
- Elde herhangi bir iyi referans kitabım yok.
Focus on the task at hand.
- Eldeki göreve odaklanın.
- in hand
A bird in hand is safer than one overhead.
- Eldeki bir kuş yukardakinden daha emniyetlidir.
A friend in hand is worth two in the bush!
- Eldeki serçe damdaki güvercinden iyidir.
- available
Tickets are available from Lions Club members.
- Biletler Lions Kulübü üyelerinden elde edilebilir.
- achieving
- attaıned
- singleton
- elde etmek
- get
To get the full value of joy, you must have someone to divide it with.
- Tam sevinç değerini elde etmek için, onu paylaşacak birisine sahip olmalısınız.
Tom will have only one chance to get that right.
- Tom'un o hakkı elde etmek için sadece bir şansı olacak.
- elde etmek
- obtain
It was easy to obtain.
- Onu elde etmek kolaydı.
- elde etmek
- attain
- elde etmek
- procure
- elde etmek
- achieve
It's almost impossible to achieve.
- Elde etmek neredeyse imkânsızdır.
I want to achieve something great.
- Harika bir şey elde etmek istiyorum.
- elde etmek
- acquire
- elde etmek
- gain
- el
- {i} hand
- elde edilebilir
- (Hukuk) accessible
- elde bulunan
- on hand
- elde edildi
- obtained
- elde edilmiş
- derived
- elde etme
- attainment
- elde etmek
- (Kanun) elicit
- elde etmek
- to obtain, to achieve, to acquire, to attain, to gain, to get, to secure, to extract, to procure, to derive
- elde etmek
- try for
- elde etmek
- derive
- elde etmeye çalışmak
- bid
- elde etmek
- carry
- elde bir
- a sure thing
- elde bir
- a safe bet
- elde bir
- cinch
- elde bulundurma
- (Latin) detentio
- elde bulunma
- (Ticaret) availability
- elde eden
- gainer
- elde eden kimse
- beneficiary
- elde ederek
- getting
- elde ederek
- acquiring
- elde edilebilir
- recoverable
- elde edilebilme
- availability
- elde edilemez
- unavailable
- elde edilen
- (Ticaret) acquired
- elde edilen şey
- acquisition
- elde edilmiş
- (Kanun) vested
- elde edilmiş
- gained
- elde etme
- achievement
No other contestant has obtained such a remarkable achievement.
- Başka hiçbir yarışmacı böyle dikkat çekici bir başarı elde etmedi.
- elde etme maliyeti
- (Ticaret) cost of an acquisition
- elde etmek
- wrest
- elde etmek
- lay one's hands on
- elde etmek
- come into
- elde etmek
- extract
- elde etmek
- take on something
- elde etmek
- notch up
- elde etmek
- pick up
- elde etmiş
- in possession
- elde kalmak
- left over
- elde kalmamış
- (Ticaret) out of stock
- elde kalmış
- (Ticaret) undisposed
- elde mevcut
- (Ticaret) in stock
- elde mevcut mal
- (Ticaret) stock
- elde tutma
- (Kanun,Ticaret) withholding
- elde tutma
- holding
- elde tutmak
- retain
- elde var bir
- carry one
- elde yapılmış
- handmade
- elde yayılımı
- (Bilgisayar) carry propagation
- elde yıkama
- (Tekstil) hand wash
- Elde bir kuş ağaçta bir kuştan yeğdir
- (Atasözü) A bird in the hand is worth two in the bush
- elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak
- which does not hold a thing to be achieved
- elde edilmek
- be obtained
- elde etmek
- Attain, obtain, acquire
- elde hazır tutmak
- keep ready
- elde hazır tutmak
- hold ready
- elde olmayan nedenlerden dolayı
- Due to reasons beyond control
- elde tutulan, mahfuz
- held, protected
- elde avuçta bir şey kalmamak
- to have nothing left
- elde bir
- cinch, certain thing
- elde dokunmuş
- (Teknik,Tekstil) hand knotted
- elde edilebilir
- attainable
- elde edilebilir
- obtainable
- elde edilebilir
- derivable
- elde edilebilirlik
- attainability
- elde edilemez
- unobtainable
- elde edilemez
- unprocurable
- elde edilen kar
- (Ticaret) acquired surplus
- elde etme
- obtainment
- elde etme
- enlistment
- elde etmek
- purchase
- elde etmek
- make
Brokers struggling to make a profit don't always play by the book.
- Kâr elde etmek için mücadele eden komisyoncular her zaman kitabına göre oynamıyorlar.
It is still possible to make a profit when prices are falling.
- Fiyatlar düştüğünde hâlâ kâr elde etmek mümkündür.
- elde etmek
- suck
- elde etmek
- take
In some ways, I envy him; he knows exactly what he wants and he's not afraid to take it.
- Bir yandan da ona imreniyorum; tam olarak ne istediğini biliyor ve onu elde etmekten çekinmiyor.
I want to take advantage of it.
- Ondan avantaj elde etmek istiyorum.
- elde etmek
- have
Tom will have only one chance to get that right.
- Tom'un o hakkı elde etmek için sadece bir şansı olacak.
If you want to achieve the kind of success that I think you do, then you'll have to study harder.
- Yaptığını sandığım başarı türünü elde etmek istiyorsan, öyleyse daha çok çalışmak zorunda kalacaksın.
- elde etmek
- secure
- elde etmek
- win
- elde etmek
- (Hukuk) to attain, to obtain, to acquire
- elde etmek
- come off
- elde etmek
- conquer
- elde etmek
- clear
- elde etmeye çalışmak
- jockey for
- elde etmeye çalışmak
- woo
- elde etmeye çalışmak
- make a bid for
- elde etmeye çalışmak
- try to get
- elde göstergesi
- carry flag
- elde hissizlik
- (Tıp) glove anesthesia
- elde kalan mal
- drug in the market
- elde kalan mal
- drug on the market
- elde kalan malların haraç mezat satışı
- rummage sale
- elde kalmak
- to be left over
- elde kalmış
- unsold
- elde kalmış
- undisposed of
- elde sayısı
- carry
- elde taşınabilen
- hand held
- elde taşınır
- hand-held
- elde tek olan kâğıt
- (briç) singleton
- elde tutmak
- to keep in reserve
- elde tutmamak
- unkeep
- elde tutulabilir
- tenable of
- elde var 1
- carry the one
- elde var 1
- carry over the 1
- elde var 1
- carry the 1
- elde var iki
- carry two
- elde yazmacı
- (Bilgisayar) carry-over register
- elde yıkama
- handwash
- elde yıkama mı
- Is it hand washable
- elde zamanı
- (Bilgisayar,Teknik) carry time
- elde örmek
- hand knit
- kamerayı döndürerek elde edilen görüntü
- pan
- elde edilebilir
- achievable
- elde et
- come into
- elde et
- acquire
How did you acquire that information?
- O bilgiyi nasıl elde ettin?
We acquired the property when our uncle died.
- Amcamız öldüğünde biz mülkü elde ettik.
- avantaj elde etmek
- (Politika, Siyaset) take advantage
I want to take advantage of it.
- Ondan avantaj elde etmek istiyorum.
- deneyim elde etmek
- gain experience
- el
- fin
- el
- discharge
- el
- stranger
- el
- people
- el
- forefoot
- el
- shot
- el
- (Biyokimya,Teknik) manual
- ilk elde
- at once
- zorla elde etmek
- wring
- zorla elde etmek
- enforce
- el
- range
- el
- cheir
- el
- mitt
- el
- hand-held
- el
- paw
- el
- round
- el
- hands
- elde edilebilir
- procurable
- elde edilebilir
- available
Tickets are available from Lions Club members.
- Biletler Lions Kulübü üyelerinden elde edilebilir.
- elde edilmek
- come
- elde et
- {f} obtained
Do you know how Tom obtained the information?
- Tom'un bilgiyi nasıl elde ettiğini biliyor musun?
In the end, we obtained what we wanted.
- Sonunda, istediğimizi elde ettik.
- elde et
- ring up
- elde et
- obtain
How did you obtain these old postage stamps?
- Bu eski posta pullarını nasıl elde ettiniz?
In the end, we obtained what we wanted.
- Sonunda, istediğimizi elde ettik.
- elde et
- achieve
Tom and Mary have achieved remarkable results using their new technique.
- Tom ve Mary, yeni tekniği kullanarak dikkat çekici sonuçlar elde ettiler.
She achieved remarkable results.
- O, dikkate değer sonuçlar elde etti.
- elde et
- {f} acquiring
- elde et
- {f} derived
- elde et
- {f} getting
She succeeded in getting what she wanted.
- İstediğini elde etmeyi başardı.
I succeeded in getting what I wanted.
- İstediğimi elde etmeyi başardım.
- elde etme
- acquirement
- elde etme
- derivation
- elde etme
- {i} getting
Gambling: The sure way of getting nothing for something.
- Kumar oynamak: kesin bir şekilde bir şey için hiçbir şey elde etmemek.
She succeeded in getting what she wanted.
- İstediğini elde etmeyi başardı.
- elde etme
- procurance
- elde etmek
- get out of
- elde etmek
- repossess
- elde etmek
- score
- elde etmek
- come by
- elde etmek
- winkle
- elde etmek
- derive from
- elde etmek
- reap
- elde tutmak
- keep
- el
- hand to
- elde edilen
- obtained
The components obtained by distillation of coal tar are as shown below.
- Kömür katranının damıtılmasıyla elde edilen bileşenler aşağıda gösterildiği gibidir.
- elde etmek
- to get by
- elde etmek
- get your hands on something
- güçlükle elde etmek
- difficulty to obtain
- hile ile elde edilen
- obtained by fraud
- yolsuzca veya zorla elde edilen mal
- obtained by corruption or force property
- El
- (Tıp) manus
- annesinin terkettiği elde büyütülmüş
- cade
- annesinin terkettiği elde büyütülmüş
- pertaining to a young animal abandoned by its mother and raised by humans
- aselbentten elde edilen
- benzoic
- askeri nükleer kapasitenin elde edilmesi
- (Hukuk) acquisition of military nuclear capacity
- bilgi elde etme
- information retrieval
- blöfle elde etmek
- bluff
- büyük kayıplarla elde edilen zafer
- Pyrrhic victory
- dil dökerek elde etmek
- coax smth. out of smb
- distile su elde edilen tesis
- evaporating plant
- el
- (çocuk) pud
- el
- stranger, alien
- el
- other person
- el
- one shot
- el
- people; tribe
- el
- stranger; people; country
- el
- country
- el
- fist
- el
- hand held
- el
- flapper
- el
- hand operated
- el
- carry on
- elde edilemez
- {s} unattainable
- elde et
- derivatized
- elde et
- acquired
We acquired the property when our uncle died.
- Amcamız öldüğünde biz mülkü elde ettik.
- elde etmek
- recover
- elde etmek
- buy
- elde etmek
- take advantage of
- flüorışı elde etmek
- fluoresce
- fırsat elde etmek
- have a chance
- ganimet olarak elde edilen para
- prize money
- hak olarak elde tutulan
- titular
- her istediğini elde eden
- go getter
- herkes elde edebilir
- (deyim) up for grabs
- hile ile elde etmek
- get by deceit
- hile ile elde etmek
- finagle
- hile ile elde etmek
- obtain by fraud
- imkan elde etmek
- have a chance
- istediğini elde eden kimse
- go getter
- kademeli elde
- cascaded carry
- kolay elde edilen başarı
- cheap victory
- kurnazlıkla elde etmek
- sponge up