تعريف effective في الإنجليزية التركية القاموس.
- etkili
Tom kesinlikle Mary'den daha etkili gibi görünüyor.
- Tom certainly seems to be more effective than Mary.
Onun konuşması Hükümetin politikalarıyla ilgili etkili bir özürdü.
- His speech was an effective apology for the Government's policies.
- {s} efektif
Ezberleme yöntemleri genellikle efektiftir.
- The methods of forced memorization are often effective.
- etkileyici
Biz öğrenmeyi, etkili, ilginç ve etkileyici yapmak istiyoruz.
- We want to make learning effective, interesting, and fascinating.
- {s} verimli
- {s} yürürlükte olan
- {s} tesirli
- sayılır
- sökmek
- yararlı
- (Kanun) muteber
- evirgen
- (Tıp) effektif
- (Kanun) dermeyan edilebilir
- savaşa hazır (gemi/uçak)
- geçerlilik
- gerçek
Önleyici tedbirler gerçek tedaviden çok daha etkilidir.
- Preventive measures are much more effective than the actual treatment.
O gerçekten etkiliydi.
- That was really effective.
- sonuçlandırıcı
- sonuç verici
- fiili
- fiilen
- itibar olunur
- {s} etkili, tesirli. i., tic. efektif, nakit
- para
- faal hizmete hazır asker veya ordu
- effecti
- {s} etken
- {s} etkin
O etkin önlemler alamadı.
- He could not take effective measures.
O, etkin biçimde, zaman zaman olur.
- Effectively, that happens from time to time.
- geçerli olan, etkili olan
- {s} geçerli
Yasa 1 Nisan'dan itibaren geçerli olacak.
- The law will be effective from the 1st of April.
- (Askeri) GÖREVE HAZIR KITA: Muharebe vazifesi için hazır kıta. 4. YÜRÜRLÜKTE
- nakit
- effectively tesirli olarak
- {s} yürürlükte
- effective range tesirli top menzili
- hakiki
- tesir
- etkili olmak
Modern savaş sanatı dövüşçüler gibi etkili olmak için tepeden tırnağa silahlandırılacak askerleri muhakkak gerektirmez.
- The art of modern warfare does not necessarily require soldiers to be armed to the teeth to be effective as combatants.
- etki yaratan
- itibar
Yasa 1 Nisan'dan itibaren geçerli olacak.
- The law will be effective from the 1st of April.
- etkili olan
- aktif
- effectiveness
- etkililik
- effect
- etki
Yerli bir konuşmacı olmana rağmen etkili bir casus olmak için sınavı geçebilmek zorunda olduğunu düşünüyor musun?
- Do you think you have to be able to pass for a native speaker to be an effective spy?
Hava hakkındaki belirsizlik İngilizlerin karakterlerinde belirli bir etkiye sahiptir.
- The uncertainty about the weather has had a definite effect upon the Englishman's character.
- effect
- tesir
- effective bandwidth
- (Bilgisayar,Elektrik, Elektronik) yararlı bantgenişliği
- effective buying
- (Ticaret) efektif alış
- effective capacity
- kapasite
- effective case
- etkili doku
- effective date
- (Ticaret) valör tarihi
- effective date
- (Bilgisayar) geçerlilik tarihi
- effective date
- (Ticaret) valör
- effective diameter
- (Jeoloji) efektif çap
- effective duration
- (Askeri) etken süre
- effective energy
- etkin enerji
- effective energy
- etkin erke
- effective expansion
- etkin büyüme
- effective fetch
- (Askeri) etken kabarma
- effective fire
- (Askeri) etkili ateş
- effective from
- tarihinden başlayarak
- effective head
- etkin yükseklik
- effective height
- (Bilgisayar,Teknik) etkin yükseklik
- effective intensity
- (Havacılık) tesirli şiddet
- effective length
- etkin boy
- effective life
- etkin yaşam süresi
- effective method
- etkili yöntem
- effective opening
- etkin açıklık
- effective radiation
- (Meteoroloji) etkin radyasyon
- effective rainfal
- (Meteoroloji) etkin yağış
- effective rainfall
- (Çevre) etkin yağış
- effective return
- (Ticaret) etkin getiri oranı
- effective section
- etkin kesit
- effective serve
- (Spor) etkili servis
- effective size
- efektif boyut
- effective size
- etkin boy
- effective stress
- (Çevre) etkin stres
- effective stress
- (Jeoloji) etkin gerilim
- effective stress
- (Jeoloji,Teknik) etkin gerilme
- effective stroke
- (Otomotiv) yararlı strok
- effective stroke
- (Otomotiv) etkili strok
- effective thickness
- efektif kalınlık
- effective use
- etkin kullanma
- effective use
- etkin kullanım
- effective velocity
- etkin hız
- effective weight
- efektif ağırlık
- effective weight
- faydalı ağırlık
- effective width
- etkin genişlik
- effective wind
- (Askeri) hesaplanmış rüzgar
- effective work
- (Otomotiv) etkili kullanım
- effective work
- etkin iş
- effective yield
- (Ticaret) etkin getiri
- effective yield
- (Ticaret) gerçek verim
- effective address
- etkin adres
- effective bandwidth
- etkin bant genişliği
- effective capacitance
- etkin kapasite
- effective conductance
- etkin iletkenlik
- effective currency
- efektif para
- effective current
- etkili akım
- effective data transfer rate
- etkin veri aktarım hızı
- effective demand
- efektif talep
- effective exchange rate
- efektif döviz kuru
- effective half life
- etkin yarılanma süresi
- effective height
- etkili yükseklik
- effective horsepower
- efektif beygirgücü
- effective instruction
- efektif komut
- effective mass
- etkin kütle
- effective nominal load
- efektif nominal yük
- effective particle density
- efektif parçacık yoğunluğu
- effective phase angle
- etektif faz açısı
- effective porosity
- efektif gözeneklilik
- effective power
- efektif kuvvet
- effective pressure
- efektif basınç
- effective price
- gerçek fiyat
- effective range
- etkili top menzili
- effective rate
- efektif kur
- effective rate
- geçerli kur
- effective resistance
- etkin direnç
- effective series resistance
- etkin seri direnç
- effective temperature
- etkin sıcaklık
- effective time
- efektif zaman
- effective value
- etkin değer
- effective voltage
- etkin gerilim
- effective wavelength
- etkin dalga boyu
- effective antenna height
- etkin anten yüksekliği
- effective atomic number
- efektif atom sayısı
- effective capacity
- verimli kapasite, etkili kapasite
- effective citizen
- etkin vatandaş
- effective electromotive force
- etkili elektromotor kuvvet
- effective external protection
- etken dış koruma
- effective interest rate
- efektif faiz oranı
- effective land taxation
- etkin arazi vergilemesi
- effective pay
- nakit tediye
- effective piston area of a driver
- Sürücü etkili piston alanı
- effective premium
- gerçek prim
- effective rates of tax
- efektif vergi oranları
- effective tax
- etkili vergi
- effective United States controlled ships
- (Askeri) Birleşik Devletler kontrollü gemiler
- effective address
- geçerli adres
- effective address
- efektif adres
- effective area
- etkili alan
- effective area
- etkin alan
- effective atmosphere
- (Askeri) FİİLİ ATMOSFER, TESİRLİ ATMOSFER (HV.): Atmosferin, belirli bir işlem veya hareketi fiilen etkileyen ve dış sınırları yapılan işleme veya harekete göre değişen kısmı. (Örneğin; 250 mil irtifada yörüngedeki bir arz uydusu iyonosfer dahilinde kalır, fakat, bu irtifada hava partikülleri, yeterli sürtünme veya saptırmayı yaptıramayacak kadar az olduğu için, uydu fiili atmosfer dışında kabul edilir. Uzay araçları için fiili atmosfer ortalama 120 mil irtifada sona erer.) Bak. "mechanical border" ve "sensible atmosphere"
- effective atomic wright
- (Nükleer Bilimler) etkin atom ağırlığı
- effective balloon
- (Askeri) MÜESSİR BARAJ BALONU: Hedefi bombalamak için düşman uçağının içinden geçmeye mecbur olduğu sahaya yerleştirilmiş baraj balonu
- effective balloon
- (Askeri) etkili baraj balonu
- effective beaten zone
- (Askeri) MÜESSİR VURUŞ SAHASI: Atımların büyük bir yüzdesinin düştüğü, bilhassa isabetlerin yüzde 82'sinin kaydedildiği hedef sahası kısmı. Buna "effective pattern" veya "82 percent zone" da denir
- effective concentration
- etkin konsantrasyon
- effective damage
- (Askeri) etkin hasar
- effective damage
- (Askeri) ETKİN HASAR: Bir hedef elemanını çalışamaz, hizmet veremez, üretim yapamaz veya içinde yaşanamaz hale getirmek için gerekli olan hasar
- effective day coincident with Presidential declaration of a National Emergency a
- (Askeri) Başkanlık tarafından Ulusal Acil Olağanüstü Hal ve kısmi seferberlik ilan edildiği gün
- effective delayed neutron fraction
- (Nükleer Bilimler) etkin gecikmiş nötron kesri
- effective depth
- faydalı derinlik
- effective depth
- nafi irtifa
- effective depth
- (Askeri) etkin ateş sahası
- effective depth
- yararlı yükseklik
- effective depth
- yararlı derinlik
- effective depth
- (Askeri) MÜESSİR ATEŞ SAHASI: Hedef üzerinde, topçu ateşinin şarapnel ve mermi parçalarının dağılmasından meydana gelen tesir sahası
- effective depth
- efektif derinlik
- effective dose
- (Nükleer Bilimler) etkin doz
- effective dose equivalent
- (Nükleer Bilimler) etkın doz eşdeğeri,etkin eşdeğer doz
- effective dose equivalent commitment
- (Nükleer Bilimler) etkin doz eşdeğeri yükü,etkin eşdeğer doz yükü
- effective exhaust velocity
- (Askeri) TESİRLİ ÇIKIŞ HIZI, FAYDALI ÇIKIŞ HIZI (HV.): Bir egzoz akımının; sürtünme, sıcaklık nakli, eksen dışı akım ve diğer şartlarla ilgili etkiler tarafından düşürüldükten sonraki hızı
- effective focus size
- (Nükleer Bilimler) etkin odak boyutu
- effective forces
- (Askeri) HİZMETE HAZIR KUVVETLER: Bir milletin seferde hizmete elverişli bütün kuvvetleri
- effective gamma content
- (Nükleer Bilimler) etkin gama içeriği
- effective half life
- (Nükleer Bilimler) etkin yarılanma süresi,etkin yarı ömür
- effective incidence
- (Ticaret) fiili yansıma
- effective incidence
- efektif yansıma
- effective kilogramme
- (Nükleer Bilimler) etkin kilogram
- effective landing area
- (Askeri) EMNİYETLİ İNİŞ SAHASI, ESAS İNİŞ SAHASI: Bir uçağın emniyetle inip kalkabileceği, açık yaklaşma yollarını ihtiva eden, bir iniş sahası kısmı
- effective multiplication constant
- (Nükleer Bilimler) etkin çoğaltma sabiti
- effective multiplication factor
- (Nükleer Bilimler) etkin çoğaltma çarpanı
- effective operating radius
- (Askeri) TESİRLİ HAREKAT YARIÇAPI, SEYİR YARIÇAPI: Bak. "radius of action"
- effective pattern
- (Askeri) TESİRLİ VURUŞ SATHI: Bak. "effective beaten zone"
- effective pattern
- (Askeri) tesirli vuruş sathı
- effective pay
- (Ticaret) nakden ödeme
- effective permeability
- (Nükleer Bilimler) etkin permeabilite
- effective porosity
- etken gözeneklilik
- effective porosity
- efektif porozite
- effective porosity
- (Jeoloji) etkin gözeneklilik
- effective power
- gerçek güç
- effective power
- etkili güç
- effective power
- etken güç
- effective price
- (Ticaret) efektif fiyat
- effective radius of the Earth
- Yerin etkin capi
- effective range
- (Nükleer Bilimler) etkin aralık
- effective range
- (Askeri) TESİRLİ MESAFE, MENZİL: Bir silahın, hasar ve zayiat husule getirmesi beklenecek kadar sıhhatle atış yapabileceği azami mesafe
- effective range
- (Askeri) Etkili mesafe
- effective rate of exchange
- efektif döviz kuru
- effective rate of interest
- (Ticaret) etkin faiz oranı
- effective resonance integral
- (Nükleer Bilimler) etkin rezonans integrali
- effective span
- (Havacılık) etkin kanat uzunluğu
- effective span
- efektif açıklık
- effective span
- iki mesnet arasındaki mesafe
- effective span
- mesnet açıklığı
- effective strength
- (Askeri) FİİLİ KUVVE: Kül halinde ordu; daimi kadro personeli. (permanent party) ve daimi kadro dışı personel (non-permanent party) ile beraber bütün askeri şahıslar
- effective strength
- (Askeri) Fiili kuvvet
- effective strength of enemy forces
- (Askeri) DÜŞMAN KUVVETLER FİİLİ KUVVESİ: Başlangıç kuvvesinden, lojistik unsur da dahil, o anda muharebede kullanılabilecek olan kısım. Bak. "initial strength of enemy forces". ve "strength of enemy forces"
- effective time
- (Bilgisayar,Teknik) etkin zaman
- effective time of announcement by the Secretary of Defense to the Military Depar
- (Askeri) İhtiyat birliklerinin seferber edilmesi için Savunma Bakanı Tarafından Askeri Departmanlara yapılan duyurunun etkili zamanı
- effective unit
- (Askeri) Faal vazifeye hazır birlik
- effective wind
- (Askeri) HESAPLANMIŞ RÜZGAR: Hakikatte karşılaşılan bütün değişik rüzgarlar ortalamasına, sürat ve istikamet bakımından, eşit olarak hesaplanmış rüzgar. Hesaplanmış rüzgar; ses ölçme ve hava rasatlarında geniş ölçüde kullanılır
- effect
- etki etmek
- effect
- sonuca vardırmak
- effectively
- etkin biçimde
O kitap etkin biçimde yazmana yardım ediyor.
- That book is helping you write effectively.
O, etkin biçimde, zaman zaman olur.
- Effectively, that happens from time to time.
- effectively
- etkin bir şekilde
- effectively
- etkin olarak
- effectiveness
- {i} etki
Birçokları, savunma bütçesindeki kesintilerin ordunun etkinliğini baltalayacağından korkuyorlar.
- Many fear that cuts in the defense budget will undermine the military's effectiveness.
- effect
- etkilemek
- effect
- sonuç
Sebep ve sonuç birbirlerine tepki yaparlar.
- Cause and effect react upon each other.
Sadece neden ve sonuçtur.
- It's simply cause and effect.
- effectiveness
- {i} etkileyicilik
- effect
- tesirsiz
- effect
- (Ticaret) poliçe çıkarmak
- effect
- (Ticaret) ödeme yapmak
- effect
- etkime
- effect
- (Kanun) meriyet
- effect
- (Ticaret) taşınır mallar
- effect
- kişisel eşyalar
Şüpheli tüm kişisel eşyalarını masaya koymak zorunda kaldı.
- The suspect had to lay all his personal effects on the table.
- effect
- mevki
- effect
- hüküm
Onun konuşması Hükümetin politikalarıyla ilgili etkili bir özürdü.
- His speech was an effective apology for the Government's policies.
- effect
- (Ticaret) nakit mevcudu