O, çocuklarını eğitmek için saçını süpürge etti.
- She took pains to educate her children.
Firma eğitsel kitaplar yayınlıyor.
- The firm publishes educational books.
Tyrel'in araştırmasında toplanan bilgi hem yöneticiler hem de eğitimciler için çok değerlidir.
- The data collected in Tyrel's research is of great value both to administrators and to educators.
O harika bir eğitimci.
- He's a wonderful educator.
Eğitim potansiyel yeteneklerini geliştirmeyi amaçlamaktadır.
- Education aims to develop potential abilities.
Bu dünyadaki eğitim beni hayal kırıklığına uğratıyor.
- Education in this world disappoints me.
Eğitici reformların hâlâ gidecek uzun bir yolu var.
- Educational reforms still have a long way to go.
Tom saygın bir eğitici psikoloktur.
- Tom is a respected educational psychologist.
Bizim ortak çok şeyimiz var: hobiler, öğretim durumu, ve benzeri.
- We have many things in common: hobbies, educational background, and so on.
O, mektupla öğretim ile eğitimine devam edebildi.
- She was able to continue her education through correspondence courses.
Bir eğitimsel psikolog tanıyorum ve ondan nefret ediyorum.
- I know an educational psychologist and I hate her.
Biz konuyu eğitimsel bir bakış açısından tartıştık.
- We discussed the matter from an educational point of view.
Kalbi eğitmeden zihni eğitmek hiç eğitim görmemektir.
- Educating the mind without educating the heart is no education at all.
O ülke yüksek öğrenim görmüş bir topluma dönüşüyor.
- That country is turning into a society with high education.
En sevdiğiniz TV eğitim programı nedir?
- What's your favorite educational TV program?
Yetersiz eğitim politikası Japonya için zararlıdır.
- The poor educational policy is a detriment to Japan.
İyi kahveyi kötü kahveden ayırt etmek için dilini eğitmelisin.
- You must educate your tongue to distinguish good coffee from bad.
Ford kötü eğitim gördü.
- Ford was poorly educated.
Tom oldukça tahsilliydi ve birkaç dili akıcı şekilde konuşurdu.
- Tom was highly educated and spoke several languages fluently.
Benim çok eğitimli annem az önce bize dokuz gezegeni gösterdi.
- My very educated mother just showed us nine planets.
O, Oxford Üniversitesi'nde eğitim gördü.
- He was educated at Oxford.
Tom oldukça tahsilliydi ve birkaç dili akıcı şekilde konuşurdu.
- Tom was highly educated and spoke several languages fluently.
Bir eğitimsel psikolog tanıyorum ve ondan nefret ediyorum.
- I know an educational psychologist and I hate her.
Biz konuyu eğitimsel bir bakış açısından tartıştık.
- We discussed the matter from an educational point of view.
Amacımız öncelikle eğitimle ilgili.
- Our goal is primarily educational.
A good teacher is essential for a good education.
The educations our children receive depend on their economic status.