Bu kitabı diğerlerinin üstüne koy.
- Put this book on top of the others.
Kayakları arabanın üstüne koydu.
- He put the skis on top of the car.
Kedi masanın üstünde oturuyor.
- The cat is sitting on top of the table.
Deprem vurduğunda masanın üstündeki her şey tıkırdamaya başladı.
- Everything on top of the table started rattling when the earthquake hit.
Dağın tepesindeki hava çok inceydi.
- The air on top of the mountain was very thin.
Ne zaman bir dağın tepesinde olsam kendimi minnettar hissediyorum.
- Whenever I'm on top of a mountain, I feel grateful.
I have sorted out the problems and am now on top of the situation.
. . and on top of all that, I got a puncture!.