Bu köşeyi tutar mısınız lütfen?
- Will you please hold this edge?
Dirseğimi masanın köşesine çarptım.
- I hit my funny bone on the edge of the table.
O, uçurumun kenarında durdu.
- He stood on the edge of the cliff.
Uçurumun kenarına bu kadar yakın durmanın güvenli olduğundan emin misin?
- Are you sure it's safe to stand that close to the edge of the cliff?
Tom ukelelesini çalarak masanın kenarında oturuyordu.
- Tom was sitting on the edge of the desk playing his ukulele.
Benim kalemim masamın kenarından düştü.
- My pencil fell from the edge of my table.
Uçurumun kenarına çok yaklaşmak tehlikeli olurdu.
- It would be dangerous to go too near the edge of the cliff.
Death and persecution lose all the ill that they can have, if we do not set an edge upon them by our fears and by our vices. Jeremy Taylor.
He edged away from her.