O, Wripple'ın köşesine yakın yaşıyor, bu yüzden o her gün araba sürmektedir.
- She lives near the edge of Wripple, so she drives in every day.
Tom yatağın köşesine oturdu ve çoraplarını giydi.
- Tom sat on the edge of the bed and put on his socks.
Tom uçurumun kenarına gitti.
- Tom went to the edge of the cliff.
O, uçurumun kenarında durdu.
- He stood on the edge of the cliff.
Tom ukelelesini çalarak masanın kenarında oturuyordu.
- Tom was sitting on the edge of the desk playing his ukulele.
Bardağı masanın kenarına yakın koymayın.
- Don't put the glass near the edge of the table.
Uçurumun kenarına çok yaklaşmak tehlikeli olurdu.
- It would be dangerous to go too near the edge of the cliff.
Lütfen bize Çelik Peyzaj Kenar taşları # STL3456'ın fiyat ve en erken teslimini bildirin.
- Please let us know the prices and earliest delivery of your Steel Landscape Edgings #STL3456.
Keskin bir dil sürekli kullanımla keskinleşen tek kenarlı bir araçtır.
- A sharp tongue is the only edged tool that grows keener with constant use.
Keskin bir dil sürekli kullanımla keskinleşen tek kenarlı bir araçtır.
- A sharp tongue is the only edged tool that grows keener with constant use.
Death and persecution lose all the ill that they can have, if we do not set an edge upon them by our fears and by our vices. Jeremy Taylor.
He edged away from her.
The monks were forbidden to carry edged weapons such as swords and axes.
Already a mentally fragile boy, he now edged towards insanity.
The decorative edging around the door makes it easier to find in the dark.