Onun yetersiz kazançlarıyla yaşamak zordu.
- It was difficult to live on his meager earnings.
Daha yüksek asgari ücret, kazançları yükseltip yoksulluğu azaltabilir.
- A higher minimum wage can raise earnings and reduce poverty.
Daha yüksek asgari ücret, kazançları yükseltip yoksulluğu azaltabilir.
- A higher minimum wage can raise earnings and reduce poverty.
Onlar para kazanmak istiyorlardı.
- They wanted to earn money.
Tom daha çok para kazanmak için iş değiştirdi.
- Tom changed jobs to earn more money.
Onlar para kazanmak istiyorlardı.
- They wanted to earn money.
Eğer para kazanmak için buradaysan, Amerika bulunmak için hoş bir yer.
- America is a lovely place to be, if you are here to earn money.
Hayatını İngilizce öğreterek kazanıyor.
- He earns his living by teaching English.
Tom şehirde yaşamak için yeterli para kazanıyor mu?
- Does Tom earn enough money to live in the city?
Daha yüksek asgari ücret, kazançları yükseltip yoksulluğu azaltabilir.
- A higher minimum wage can raise earnings and reduce poverty.
Bir yetim olan babam on yaşında para kazanmaya başlamak zorunda kalmıştı.
- Being an orphan, my father had to start earning money at ten.
Eğitimi bitirinceye ve para kazanmaya başlayıncaya kadar beklemek zorunda kalacağım.
- I will have to wait till I finish schooling and start earning money.
Eğitimi bitirinceye ve para kazanmaya başlayıncaya kadar beklemek zorunda kalacağım.
- I will have to wait till I finish schooling and start earning money.
Bir yetim olan babam on yaşında para kazanmaya başlamak zorunda kalmıştı.
- Being an orphan, my father had to start earning money at ten.
Now that you are earning, you can start paying me rent.
You can have the s'mores: you earned them, clearing the walkway of snow so well.
My CD earns me six percent!.
... But, we haven't done our earnings call yet. ...
... So I think I'll probably do it after the earnings call. ...