Köpek hevesle kuyruğunu salladı.
- The dog wagged its tail eagerly.
Tom ona verdiğim elmayı hevesle yedi.
- Tom eagerly ate the apple I gave him.
Onun konuşması sırasında öğrenciler istekli olarak dinlediler.
- The pupils listened eagerly during his speech.
Tom itfaiyecinin ona verdiği sandvici istekle yedi.
- Tom eagerly ate the sandwich that the fireman gave him.
Onun yeni politikasını istekle desteklediler.
- They eagerly supported his new policy.
O, Avustralya'da yaşamaya isteklidir.
- She is eager to live in Australia.
Onun konuşması sırasında öğrenciler istekli olarak dinlediler.
- The pupils listened eagerly during his speech.
Oraya gitmeye çok hevesli.
- He is very eager to go there.
Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
Onlar seni görmek için sabırsızlanıyorlar.
- They're eager to see you.
Boston'a gitmek için sabırsızlanıyorum.
- I'm eager to go to Boston.
Tom endişeyle izledi.
- Tom watched anxiously.
Herkes endişeyle bekliyor.
- Everyone is waiting anxiously.