İki leydi birbirine gülümsedi.
- The two ladies smiled at each other.
Tom ve Mary birbirine sürekli yalan söyler.
- Tom and Mary lie to each other all the time.
Birbirimizi anlamaya çalışarak yakınlaşırız fakat sadece birbirimizi incitiriz ve ağlarız.
- We get closer, trying to understand each other, but just hurt each other and cry.
Biz birbirimizi tanımıyoruz.
- We don't know each other.
Karşılıklı çıkarlar bulursanız, birbirinizle anlaşırsınız.
- Find mutual interests, and you will get along with each other.
Birbirinizi tanıyor musunuz?
- Do you know each other?
Onlar birbirlerini aptal göstermeye çalıştılar.
- They tried to make each other look foolish.
İki erkek çocuk birbirlerini suçlamaya başladı.
- The two boys began to blame each other.
Küçük kız kardeşim ve ben çok fazla kovalamaca oynardık. Birbirimizi kovalardık ve kovalayan kişi kovalanana dokunmaya çalışır ve ona Sen ebesin! diye seslenirdi.
- My little sister and I used to play tag a lot. We would chase each other, and the one chasing would try to tag the one being chased and yell: You're it!
Biz birbirimizi tanımıyoruz.
- We don't know each other.
Maria and Robert loved each other.
... and then the sentence was completed "a greater understanding of each other's perspective." ...