You bought these articles at too high a price.
- Bu eşyaları çok yüksek bir fiyata satın aldı.
A coat is an article of clothing.
- Bir palto bir giyim eşyasıdır.
I entrusted my property to the lawyer.
- Eşyamı avukata teslim ettim.
I purchased the goods for half price.
- Eşyaları yarı fiyatına aldım.
Fewer workers meant fewer people with money to buy goods.
- Daha az sayıda işçi eşya satın alacak paralı daha az sayıda insan anlamına geliyordu.
Tom is putting stuff in his backpack.
- Tom çantasına eşyalarını koyuyor.
It took me ages to pack up my stuff.
- Eşyalarımı paketlemem çok zamanımı aldı.
Please leave my things as they are.
- Lütfen eşyalarımı oldukları gibi bırakın.
Are these your things?
- Bunlar senin eşyaların mı?
I changed the arrangement of the furniture in my room.
- Odamdaki eşyaların yerlerini değiştirdim.
There was hardly any furniture in the house.
- Evde, neredeyse hiç eşya yoktu.
Brian left his belongings behind.
- Brian eşyalarını geride bıraktı.
Tom gathered together all his belongings.
- Tom tüm eşyalarını bir araya toplandı.
The suspect had to lay all his personal effects on the table.
- Şüpheli tüm kişisel eşyalarını masaya koymak zorunda kaldı.
Take things a little more seriously.
- Eşyaları biraz daha ciddi bir şekilde al.
I've heard that Tom buys things on the black market.
- Tom'un eşyaları kara borsadan aldığını işittim.
Tom gathered together all his belongings.
- Tom tüm eşyalarını bir araya toplandı.
They are all my personal belongings.
- Onların hepsi benim kişisel eşyalarım.