I don't want to bow down to him.
- Ona boyun eğmek istemiyorum.
Tom had to duck his head to get through the doorway.
- Tom kapıdan girmek için başını eğmek zorunda kaldı.
I would rather die than submit.
- Boyun eğmektense ölmeyi tercih ederim.
I was forced to submit to my fate.
- Ben kaderime boyun eğmek için zorlandım.
I always have to give in to him.
- Ben her zaman ona boyun eğmek zorundayım.
She usually has to give in to her big sister.
- O genellikle ablasına boyun eğmek zorunda.
I don't want to bow down to him.
- Ona boyun eğmek istemiyorum.
She usually has to give in to her big sister.
- O genellikle ablasına boyun eğmek zorunda.
I always have to give in to him.
- Ben her zaman ona boyun eğmek zorundayım.
We had to yield to their request.
- Onların ricasına boyun eğmek zorunda kaldık.
Don't tilt your chair back.
- Koltuğunu geriye eğme.
She stood silently, her head tilted slightly to one side.
- Başı bir tarafa doğru hafifçe eğik, sessizce ayakta durdu.
Don't tilt your chair back.
- Koltuğunu geriye eğme.
He is inclined to be lazy.
- O tembel olmaya eğimlidir.
Tom didn't seem inclined to elaborate and I didn't really want to know all the details anyway.
- Tom ayrıntılara girmek için eğilimli görünmüyordu ve ben zaten bütün detayları gerçekten bilmiyordum.
Tom was leaning on the fence.
- Tom çitin üzerine eğiliyordu.
The box is leaning to one side.
- Kutu bir tarafa doğru eğik.
You're on top of the bell curve.
- Sen çan eğrisinin tepesindesin.
Draw me the Pareto curve.
- Bana Pareto eğrisini çiz.
She stood silently, her head tilted slightly to one side.
- Başı bir tarafa doğru hafifçe eğik, sessizce ayakta durdu.
The spiral galaxy closest to our Milky Way galaxy is Andromeda. Andromeda is over 2 million light-years away. Its central bulge and spiral arms are tilted toward us at a 15 degree angle.
- Samanyolu galaksimize en yakın sarmal gökada Andromeda'dır. Andromeda 2 milyondan fazla ışık yılı uzaklıktadır. Onun orta çıkıntısı ve spiral kolları 15 derecelik açıyla bize doğru eğiktir.
Tom didn't seem inclined to elaborate and I didn't really want to know all the details anyway.
- Tom ayrıntılara girmek için eğilimli görünmüyordu ve ben zaten bütün detayları gerçekten bilmiyordum.
Don't take it literally. He is inclined to exaggerate.
- Onu harfi harfine almayın. O abartma eğilimindedir.
Can you touch your toes without bending your legs?
- Sen ayak parmaklarına bacaklarını eğmeden dokunabilir misin?
We will not bend to the will of a tyrant.
- Biz tiranın isteğine boyun eğmeyeceğiz.
Can you touch your toes without bending your legs?
- Sen ayak parmaklarına bacaklarını eğmeden dokunabilir misin?
I don't want to bow down to him.
- Ona boyun eğmek istemiyorum.