Can you touch your toes without bending your legs?
- Sen ayak parmaklarına bacaklarını eğmeden dokunabilir misin?
Don't tilt your chair back.
- Koltuğunu geriye eğme.
Can you touch your toes without bending your legs?
- Sen ayak parmaklarına bacaklarını eğmeden dokunabilir misin?
We will not bend to the will of a tyrant.
- Biz tiranın isteğine boyun eğmeyeceğiz.
I don't want to bow down to him.
- Ona boyun eğmek istemiyorum.
Tom had to duck his head to get through the doorway.
- Tom kapıdan girmek için başını eğmek zorunda kaldı.
The spiral galaxy closest to our Milky Way galaxy is Andromeda. Andromeda is over 2 million light-years away. Its central bulge and spiral arms are tilted toward us at a 15 degree angle.
- Samanyolu galaksimize en yakın sarmal gökada Andromeda'dır. Andromeda 2 milyondan fazla ışık yılı uzaklıktadır. Onun orta çıkıntısı ve spiral kolları 15 derecelik açıyla bize doğru eğiktir.
She stood silently, her head tilted slightly to one side.
- Başı bir tarafa doğru hafifçe eğik, sessizce ayakta durdu.
He is inclined to get mad.
- O, kızmaya eğilimlidir.
He is inclined to be lazy.
- O tembel olmaya eğimlidir.
Tom was leaning on the fence.
- Tom çitin üzerine eğiliyordu.
This house is leaning to one side.
- Bu ev bir tarafa doğru eğiliyor.
A straight line is a trivial example of a curve.
- Düz bir çizgi bir eğrinin önemsiz bir örneğidir.
Draw me the Pareto curve.
- Bana Pareto eğrisini çiz.
The spiral galaxy closest to our Milky Way galaxy is Andromeda. Andromeda is over 2 million light-years away. Its central bulge and spiral arms are tilted toward us at a 15 degree angle.
- Samanyolu galaksimize en yakın sarmal gökada Andromeda'dır. Andromeda 2 milyondan fazla ışık yılı uzaklıktadır. Onun orta çıkıntısı ve spiral kolları 15 derecelik açıyla bize doğru eğiktir.
She stood silently, her head tilted slightly to one side.
- Başı bir tarafa doğru hafifçe eğik, sessizce ayakta durdu.
He is inclined to be lazy.
- O tembel olmaya eğimlidir.
He is inclined to get mad.
- O, kızmaya eğilimlidir.
I don't want to bow down to him.
- Ona boyun eğmek istemiyorum.
The government refuses to bow to public pressure.
- Hükümet kamuoyu baskısına boyun eğmeyi reddediyor.
Don't interpret their silence as obedience.
- Onların sessizliğini boyun eğme olarak algılama.