duygusuzlaşma

listen to the pronunciation of duygusuzlaşma
التركية - الإنجليزية
induration
Hardness, or the process of becoming hard

The voice was harder than I had known, and not only in stony reaction to long floods of wholly just selfpity, also roughened with gin and smoke, perhaps also assimilated to New York induration, the hardness of culture as well as of pain.

{i} act or process of becoming rigid or hard; callousness, lack of feeling
Hardening of an area of the body as a reaction to inflammation, hyperemia, or neoplastic infiltration, or (b) An area or part of the body that has undergone such a reaction. Most often this term is used to describe dermatologic findings
Hardness of character, manner, sensibility, etc
any pathological hardening or thickening of tissue
The act of hardening, or the process of growing hard
obduracy; stiffness; want of pliancy or feeling
State of being indurated, or of having become hard
duygu
emotion

Tom couldn't control his emotions. - Tom duygularını kontrol edemedi.

She can't control her emotions. - O, duygularını kontrol edemez.

duygu
feeling

Music moves the feelings. - Müzik duyguları tahrik eder.

Her feelings are easily hurt. - Onun duyguları kolayca incinir.

duygu
{i} feel

I may have hurt his feelings. - Ben onun duygularını incitmiş olabilirim.

Her feelings are easily hurt. - Onun duyguları kolayca incinir.

duygu
sensation

I can't feel anything in my left foot; there's no sensation at all. - Ben sol ayağımda bir şey hissedemiyorum; hiç duygu yok.

Pain is an entirely personal sensation. - Ağrı tamamen kişisel bir duygudur.

duygu
{i} sense

Tom has an aesthetic sense for modern painting. - Tom'un modern resim için estetik duygusu vardır.

Taro has a strong sense of responsibility. - Taro güçlü bir sorumluluk duygusuna sahiptir.

duygu
feelings

Music moves the feelings. - Müzik duyguları tahrik eder.

He looked confident but his inner feelings were quite different. - Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.

duygu
sentiment

The desire to survive and the fear of death are artistic sentiments. - Hayatta kalma arzusu ve ölüm korkusu artistik duygulardır.

I didn't even know that these sentiments still existed. - Böyle duyguların hâlâ var olduğunu bilmiyordum bile.

duygu
chord
duygu
feeling, attitude
duygu
communion
duygu
susceptibilities
duygusuzlaşmak
{f} harden
duygu
(Pisikoloji, Ruhbilim) affect

Don't toy with her affections. - Onun duyguları ile oyun oynama.

He shows warm affection for his children. - O, çocukları için sıcak duygusal yakınlık gösteriyor.

duygusuzlaşmak
dull
duygu
sensation, sense reception
duygu
sensus
duygu
sentiment, bond of sentiment
duygu
be feeling
duygu
of feeling
Duygu
(isim) Feeling, emotion
duygu
feeling, emotion; sense, sensation
duygusuzlaşmak
callous
duygusuzlaşmak
to dull
التركية - التركية

تعريف duygusuzlaşma في التركية التركية القاموس.

Duygu
his
duygu
Belirli nesne, olay veya bireylerin insanın iç dünyasında uyandırdığı izlenim
Duygu
ihtisas
duygu
Ahlaki, estetik vb
duygu
şeyleri değerlendirme, onlara bağlanma yeteneği
duygu
Önsezi
duygu
Ahlâki, estetik vb. şeyleri değerlendirme, onlara bağlanma yeteneği
duygu
Duyularla algılama, his
duygu
Kendine özgü bir ruhî hareket ve hareketlilik
duygu
Kendine özgü bir ruhsal hareket ve hareketlilik: "Bütün bu hatıraların yerini bir tek duygu, fena bir duygu, fenayım, fena oluyorum, çok fenayım duygusu kapladı."- P. Safa
duygu
Belirli nesne, olay veya bireylerin insanın iç dünyasında uyandırdığı izlenim: "Bu laflarda gerçek payı ne kadar çoksa, duygu payı da ondan az değildir."- B. Felek. Önsezi: "Yolunuzu değiştirmeniz lazım geldiğini de sezecek kadar bir duygum vardır."- A. Gündüz
duygusuzlaşma
المفضلات