I could scarcely stand on my feet.
- Ayaklarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum.
The balance at the bank stands at two million yen.
- Bankadaki bakiye 2 milyon yende duruyor.
Let's wait for the rain to end!
- Yağmurun durmasını bekleyelim!
It rained for several days on end.
- Birkaç gün durmadan yağmur yağdı.
Someone is standing behind the wall.
- Birisi duvarın arkasında duruyor.
These two are standing abreast.
- Bu ikisi yan yana duruyor.
I'm getting off the train at the next stop.
- Sonraki durakta trenden ineceğim.
Were the earth to stop revolving, what do you suppose would happen?
- Dünya dönmeyi durdursa,ne olacağını tahmin edersin?
The blue sports car came to a screeching halt.
- Mavi spor araba durma noktasına geldi.
It was because of the storm that the trains were halted.
- Fırtınadan dolayı trenler durduruldu.
The rule holds good in this case.
- Kural bu durumda geçerlidir.
When riding the escalator, please hold the handrail and stand inside the yellow line.
- Yürüyen merdivene binerken lütfen tırabzanı tut ve sarı çizginin içinde dur.
Why are they stalling?
- Onlar neden duruyorlar?
He pushed the stalled car with all his might.
- O, bütün gücüyle durmuş arabayı itti.
Amerika'da kaldığı süredeki deneyimlerini bize anlatmaya başladı. Biz dikkat kesildik.
- He started to tell us his experiences during his stay in America. We were all ears.
Fiyatlar son on yıl boyunca sürekli arttı.
- Prices have risen steadily during the past decade.