He always stands off when people are enthusiastic.
- İnsanlar çoşkuluyken, o her zaman uzak durur.
I could scarcely stand on my feet.
- Ayaklarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum.
Once the complaining starts, it never ends.
- Bir defa şikayet etmeye başladığında asla durmaz.
He stood at the end of the line.
- Sıranın sonunda durdu.
I'm worn out, because I've been standing all day.
- Bütün gün ayakta durduğum için yoruldum.
These two are standing abreast.
- Bu ikisi yan yana duruyor.
At the Battle of Verdun, French forces stopped a German attack.
- Verdun Savaşında,Fransız güçleri bir Alman saldırısını durdurdu.
I'm getting off the train at the next stop.
- Sonraki durakta trenden ineceğim.
The blue sports car came to a screeching halt.
- Mavi spor araba durma noktasına geldi.
Halt! Stay right where you are or I'll shoot!
- Dur! Olduğun yerde kal, yoksa vururum!
I wonder how Tom is holding up.
- Acaba Tom'un durumu nasıl?
Hold up, what do you think you're doing?
- Dur bakalım, Sen ne yaptığını düşünüyorsun?
He pushed the stalled car with all his might.
- O, bütün gücüyle durmuş arabayı itti.
A stalled car impedes traffic in the left lane.
- Durmuş bir araba sol şeritte trafiği engelliyor.
Fiyatlar son on yıl boyunca sürekli arttı.
- Prices have risen steadily during the past decade.
Amerika'da kaldığı süredeki deneyimlerini bize anlatmaya başladı. Biz dikkat kesildik.
- He started to tell us his experiences during his stay in America. We were all ears.