Hastalıklarla mücadele etmek için doktorlar ilaçlar öneriyor.
- Doctors suggest drugs to fight diseases.
Ağabeyim, bir ilaç fabrikasında çalışmayı planlıyor.
- My older brother is planning to work at a drug factory.
Eczane yolun sonunda.
- The drugstore is at the end of this road.
En yakın eczane nerede?
- Where's the closest drug store?
Eğlence uyuşturucu kullanımı birçok şehir efsanelerine ilham veriyor.
- Recreational drug use inspires many urban legends.
Ben bir alkoliğim. Ben bir uyuşturucu bağımlısıyım. Ben eşcinselim. Ben bir dahiyim.
- I'm an alcoholic. I'm a drug addict. I'm homosexual. I'm a genius.
Mahkûm uyuşturucu satıcısı ölüm cezasını ömür boyu hapis cezasına düşürtmek için yetkililere boyun eğmeye istekliydi.
- The convicted drug dealer was willing to comply with the authorities to have his death sentence reduced to a life sentence.
Leyla bir uyuşturucu nedeniyle hapisteydi.
- Layla was in prison for a drug crime.
Onlar onun bagajında uyuşturucu madde buldu.
- They found drugs in his luggage.
Gemi özenle arandı ama hiçbir uyuşturucu maddesi bulunmadı.
- The ship was searched thoroughly, but no illegal drugs were found.
Fadıl, Leyla'yı uyuşturmak için güçlü bir sakinleştirici kullandı.
- Fadil used a powerful sedative to drug Layla.
Ben bir alkoliğim. Ben bir uyuşturucu bağımlısıyım. Ben eşcinselim. Ben bir dahiyim.
- I'm an alcoholic. I'm a drug addict. I'm homosexual. I'm a genius.
Tom bir uyuşturucu bağımlısı.
- Tom is a drug addict.
Tom uyuşturucu bağımlılığı ile mücadele etti.
- Tom struggled with drug addiction.
Fazla kumar, uyuşturucu bağımlılığına benzer beyin değişimlerine neden olur.
- Excessive gambling causes the same brain changes as a drug addiction.
Tom uyuşturucu kullanmaz.
- Tom doesn't use drugs.
O, uyuşturucu kullandığı için takımdan ilişkisi kesildi.
- He was dropped from the team for using drugs.
İlaçlar modern toplumun bir kanseridir.
- Drugs are a cancer of modern society.
Kocası ilaçlara aşırı bağımlıdır.
- Her husband is heavily dependent on drugs.
Fadıl uyuşturulmuş ve çaresizdi.
- Fadil was drugged and helpless.
İlaçla uyuşturulmuş olmalıyım.
- I must've been drugged.
You look like someone drug you behind a horse for half a mile.
We were somewhere around Barstow on the edge of the desert when the drugs began to take hold.
She suddenly felt strange, and only then realized she'd been drugged.
The revenues from both brand-name drugs and generic drugs have increased.
She suddenly felt strange. She realized her drink must have been drugged.
Tragically, her disease is so rare that the only effective medicine is an orphan drug.
A me-too drug is a compound that is structurally very similar to already known drugs, with only minor pharmacological differences.
... It's very, very real-- the drug killings and so forth. ...
... drug lords. They used those weapons against ' against ...