تعريف drains في الإنجليزية التركية القاموس.
- kanalizasyon şebekesi
- drain
- {f} akıtmak
- drain
- pis su borusu
Pis su borusu iyi çalışıyor.
- The drain is running freely.
- drain
- tahliye etmek
- drain
- {f} suyunu çekmek
- drain
- boşaltmak
Makarnayı boşaltmak için bir süzgeç kullanın.
- Use a strainer to drain the pasta.
Tesisatçı boruyu boşaltmak için suyu dışarı pompaladı.
- The plumber pumped out the water in order to drain the pipe.
- drain
- suyu süzülmek
- drain
- boşaltma
Tesisatçı boruyu boşaltmak için suyu dışarı pompaladı.
- The plumber pumped out the water in order to drain the pipe.
Makarnayı boşaltmak için bir süzgeç kullanın.
- Use a strainer to drain the pasta.
- drain
- (Biyoloji) v.drene et: n.dren
- drain
- (Tıp) İltihaplı yerden cerahat çeken tüp veya fitil
- drain
- (Nükleer Bilimler) direnaj
- drain
- kanalizasyon
Kanalizasyon tekrar tıkanmış.
- The drain is clogged again.
- drain
- kurutmak
- drain
- boru
Pis su borusu iyi çalışıyor.
- The drain is running freely.
Mary ellerini yıkarken alyansı su borusuna kaçtı.
- Mary's wedding ring was swept down the drain while she was washing her hands.
- drain
- güçten düşürmek
- drain
- pissu borusu
- drain
- akaçlama/masraf/k
- drain
- atık
- drain
- (Ticaret) akak
- drain
- atık su borusu
- drain
- (Bilgisayar) boşalt
Kirli su havuzdan boşaltıldı ve temiz su ile değiştirildi.
- The dirty water from the pool was drained, and replaced with clean water.
Tesisatçı boruyu boşaltmak için suyu dışarı pompaladı.
- The plumber pumped out the water in order to drain the pipe.
- drain
- boşaltma borusu
- drain
- (Gıda) süzgeçten geçirmek
- drain
- suyunu çekme
- drain
- drene etmek
- drain
- akıt
- drain
- (Gıda) suyunu akıtmak
- drain
- akıtaç
- drain
- iltihaplı yaradan cerahati çekmek
- drain
- (Gıda) sızmak
- drain
- su yolu
- drain
- bitirmek
- drain
- oluk
- drain
- (Gıda) gider
- drain
- yük
- drain
- dikmek
- drain
- (Askeri) suyu atmak
- drain
- tahliye etme
- drain
- dren
Havuzlar drene ediliyor.
- The pools have been drained.
- drain
- drenaj yapmak
- drain
- akmak
- drain
- tükenmek
- drain
- güçsüzleşmek
- drain
- kurutmak akaçlamak
- drain
- güçsüzleştirmek
- drain
- (sürekli zaman/para/vb.) harcatan şey
- drain
- akaç
- drain
- {f} tüketmek
- drain
- masraf
- drain
- arna
- drain
- dışa akma
- drain
- Iağım veya hendek ile suyu akıtmak
- drain
- akaçlamak
- drain
- dışa boşalma
- drain
- (Elektrik, Elektronik) Alan etkili transistörü (FET) oluşturan üç bölgeden biri.Alan ektili transistörlerin genellikle çıkış olarak kullanılan terminali
- drain
- suyu çekilmek
- vein that drains the gallbladder
- safra kesesi drene ven
- drain
- {f} yarayı temizlemek
- drain
- {i} lağım
- drain
- {f} süzmek
- drain
- akı
- drain
- {i} kanal
Kanalizasyon tekrar tıkanmış.
- The drain is clogged again.
- drain
- bir yerin suyunu tamamıyle çekmek
- drain
- {i} 1. suyunu
- drain
- kurumak
- drain
- {f} pansuman yapmak
- drain
- {i} mali yük
- drain
- kanal,v.drene et: n.dren
- drain
- {f} süzülmek
- drain
- içip bitirmek