dostane

listen to the pronunciation of dostane
التركية - الإنجليزية
friendly

At one time we were enemies, but we've buried the hatchet and we are now on friendly terms with each other. - Biz bir zamanlar düşmandık fakat baltayı gömdük ve şimdi birbirimizle dostane şartlardayız.

We should keep up friendly relations with neighboring countries. - Biz komşu ülkelerle dostane ilişkileri devam ettirmeliyiz.

amicable

Completely different from Tom was his boyfriend John, who was amicable and philanthropic. - Tom erkek arkadaşı John'dan tamamen farklıydı, o dostane ve hayırseverdi.

friendly (action, talk)
amicably
in a friendly manner
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) f. Dostça, dostlukla
Dostça: "Bu mağazaya girdiğimiz vakit güler yüzlü ve çok dostane kabul edildik."- Y. K. Beyatlı
Dostça
dostane
المفضلات