Anne! Bunu giymek istemiyorum.
- Mom, I don't want to wear this.
Neden partide giymek için kendine güzel bir şey almaya gitmiyorsun?
- Why don't you go buy yourself something pretty to wear to the party?
Bu kadar endişelenme! Benim gibi çok saygın bir uzman için bu iş çocuk oyuncağı!
- Don't worry so much! For quite an esteemed expert such as myself, it's peasy lemon squeezy!
Meteoroloji uzmanlarına güvenmiyor musunuz?
- Don't you trust the weathermen?
Koltuğunu neden şu yaşlı beyefendiye vermiyorsun?
- Why don't you give your seat to that old gentleman?
Parkta beyzbol oynama.
- Don't play baseball in the park.
Niçin bir beyefendi gibi davranmaya çalışmıyorsun?
- Why don't you try to behave like a gentleman?
Koltuğunu neden şu yaşlı beyefendiye vermiyorsun?
- Why don't you give your seat to that old gentleman?
Öğretmenine soru sormaya çekinme.
- Don't hesitate to ask your teacher a question.
Öğretmenin ev ödevini zamanında yapmadığı için Tom'un özrünü kabul etmesi çok zayıf bir olasılıktır.
- It's very unlikely that the teacher will believe Tom's excuse for not having his homework done on time.
Don't keep me on tenterhooks!
- Don't keep me in suspense!
There is frost on the grass.
- Çİmin üzerinde don var.
The frost did a lot of damage to the crops.
- Don ürünlere çok zarar verdi.
It may freeze next week.
- Gelecek hafta dondurabilir.
Please freeze the fish and meat.
- Lütfen, balık ve eti dondurunuz.
The water pipes froze and then burst.
- Su boruları dondu ve sonra patladı.
Tom has never bought frozen apples.
- Tom asla dondurulmuş elma almadı.
I was frozen to the bone.
- İliklerime kadar dondum.
The bones remained frozen in the ice.
- Kemikler buzda donmuş olarak kaldı.
The match had to be called off because of the freezing weather.
- Dondurucu hava nedeniyle maç iptal edilmek zorunda kaldı.
We came dangerously close to freezing to death.
- Neredeyse donarak ölecektik.
It should be freezed!
- Dondurulması gerekir.