Tom doğal olmaktan hoşlanıyor.
- Tom likes to be spontaneous.
Doğal düşünmeyi öğretmek okullarda zordur.
- Teaching spontaneous thinking is difficult in schools.
Tom'un gübre yığını o kadar çok ısındı ki o kendiliğinden yaktı.
- Tom's compost heap got so hot that it spontaneously combusted.
Samanda kendiliğinden yangın başladı.
- A spontaneous fire started in the hay.
Bu uzun boylu ve ince genç adamın spontan pnömotoraksı vardı.
- This tall and thin young man had a spontaneous pneumothorax.
Tom çok spontane değil, değil mi?
- Tom isn't very spontaneous, is he?