There is frost on the grass.
- Çİmin üzerinde don var.
The frost did a lot of damage to the crops.
- Don ürünlere çok zarar verdi.
Please freeze the fish and meat.
- Lütfen, balık ve eti dondurunuz.
It may freeze next week.
- Gelecek hafta dondurabilir.
Tom has never bought frozen apples.
- Tom asla dondurulmuş elma almadı.
The water pipes froze and then burst.
- Su boruları dondu ve sonra patladı.
I was frozen to the bone.
- İliklerime kadar dondum.
I hung the laundry out to dry last night and by morning it had frozen hard as a rock.
- Dün gece kurutmak için çamaşırı dışarı astım ve sabaha kadar kaya gibi donmuştu.
Tom was freezing to death.
- Tom donarak ölüyordu.
The match had to be called off because of the freezing weather.
- Dondurucu hava nedeniyle maç iptal edilmek zorunda kaldı.
It should be freezed!
- Dondurulması gerekir.
Don't keep me on tenterhooks!
- Don't keep me in suspense!
Bu aptal elbiseyi giymek istemiyorum!
- I don't want to wear this stupid dress!
Anne! Bunu giymek istemiyorum.
- Mom, I don't want to wear this.
Neden Tom'un bu mesele ile ilgilenmesine izin vermiyoruz? Nede olsa, o uzman, değil mi?
- Why don't we let Tom handle this matter? After all, he's the expert, right?
Uzman olması gereken biri için çok şey biliyor gibi görünmüyorsun.
- For someone who's supposed to be an expert, you don't seem to know much.
Beyzbol sevmez misin?
- Don't you like baseball?
Ev ödevimi yaptıktan sonra ,televizyonda beyzbol oyununu izledim.
- Having done my homework, I watched the baseball game on television.
Koltuğunu neden şu yaşlı beyefendiye vermiyorsun?
- Why don't you give your seat to that old gentleman?
Niçin bir beyefendi gibi davranmaya çalışmıyorsun?
- Why don't you try to behave like a gentleman?
Ben vekil öğretmeni sevmiyorum.
- I don't like the substitute teacher.
Öğretmenler bir sürü tavsiye vermelerine rağmen, öğrenciler her zaman onu almazlar.
- Although teachers give a lot of advice, students don't always take it.