He circulated from table to table at the reception.
- Kabulde masadan masaya dolaştı.
This magazine circulates widely.
- Bu dergi yaygın olarak dolaşır.
I spent my time strolling about the streets.
- Zamanımı sokaklarda dolaşarak harcadım.
I was strolling down the avenue.
- Sokakta dolaşıyordum.
Tom cruised down Park Street in his new sports car.
- Tom yeni spor arabasıyla Park Caddesinde dolaştı.